"Çocuklarım odalarına çiçek koymaya bayılıyor," dedim. "Papatyalardan taçlar, bilezikler
yapıyorlar. Catheri-ne'e iyi geceler öpücüğü vermek için odasına girdiğimde
446 ¦ Philippa Gregory
yastığının üzerinde saçlarından düşen düğünçiçeklerini
görüyorum."
"Kral saray eşrafı yolculuk ederken senin Hever'a gitmene izin verdi mi?"
"Evet." Gülümsediğimde yüzümdeki tatmini gördüğünü biliyordum. "Gitmeme ve bütün yazı
orada geçirmeme izin
verdi."
"Demek ikimiz de yazı çocuklarımızla geçireceğiz. Sonbaharda saraya dönecek misin?"
"Döneceğim," diye söz verdim. "Ve eğer beni yanınızda isterseniz yine hizmetinizde olacağım,
Majesteleri."
"Ve o zaman her şeye yeniden başlayacağız," dedi. "Noel'de yadsınmayan, yazın terk edilen
kraliçeyim." Başımla onu onayladım.
"Kocam ablanın elinde, değil mi?" Başını bahçeye ve nehre bakan pencereye çevirdi. Uzakta,
atlarıyla yaz yolculuğuna çıkmadan evvel nehrin yanındaki patikada birlikte yürüyen kralla
Anne'i görebiliyorduk. "Evet," dedim kısaca. "Sırrı ne sence?"
"Sanırım birbirlerine çok benziyorlar." Her ikisine birden duyduğum hoşnutsuzluk sesime
yansıdı. "İkisi de ne istediğini çok iyi biliyor ve hiçbir şey onları isteklerini elde etmekten
alıkoyamıyor. İkisinin de tek bir şeye hedeflenmek gibi bir yeteneği var. Kral bu yüzden iyi bir
sporcu. Bir geyiği kovalarken kalbinde o geyikten başka hiçbir şey yok. Anne de aynı onun
gibi. Hayatındaki tek emeline ulaşmak için kendini eğitti. Ve şimdi arzuları da bir. Bu onları..."
Doğru kelimeyi bulmak için durakladım. "Yenilmez kılıyor."
"Ben de yenilmez olabilirim," dedi kraliçe.
BOLEYN KIZI ¦ 447
Göz ucuyla ona baktım. Kraliçem olmasa kolumu omzuna atar, ona güzelce sarılırdım.
"Bunu benden daha iyi kim bilebilir? Sizi en öfkeli anında krala karşı gelirken gördüm. Sizi iki
kardinal ve Özel Meclisle boğuşurken gördüm. Ama Tanrıya hizmet ediyorsunuz, kralı
seviyorsunuz, çocuğunuzu seviyorsunuz. Kafanızda sadece, 'Ben ne istiyorum?' soaısuyla
dolaşmıyorsunuz."
Başını iki yana salladı. "Bu bencillik olurdu."
Nehrin kenarındaki iki karaltıya, hayatımda tanıdığım en bencil iki insana doğaı baktım. "Evet,
kesinlikle."
Sandıkların yüklendiğinden ve atımın ertesi gün çıkacağımız yolculuğa hazır olduğundan emin
olmak için ahırların bulunduğu yere gittim ve William Stafford'u arabanın tekerleklerini kontrol
ederken buldum.
"Teşekkür ederim," dedim onu orada bulduğuma biraz şaşırarak.
Doğrulup pırıl pırıl gülümsemesiyle bana baktı. "Size ben eşlik edeceğim. Dayınız söylemedi
mi?"
"Eminim bu görevi başka birine vermişti."
Gülümsemesi sırıtmaya dönüştü. "Evet, öyleydi. Ancak ö yarın at binecek durumda değil."
"Neden?"
"İçkiden dolayı biraz rahatsız."
"Şu anda sarhoş ve yarın ata binecek durumda değil, öy- ' le mi?"
"Aslında yarın içkiden dolayı rahatsız olacak demem gerekirdi.