"Hiç," dedi tembel tembel. "O benim karım. İdare edebilirim. Ama şimdilerde evlilikte moda
olduğu üzere onu bir kenara fırlatıp yerine hoş bir hatunla da evlenebilirdim."
BOLEYN KIZI ¦ 405
Anne ilgi odağı olmayacaksa, Noel ziyafetini Green-wich'te geçirmeyi kesinlikle reddetti. Henry
tekrar tekrar ona bunun kendi davaları için en iyisi olacağını izah etmeyi denediyse de Anne
kraliçenin varlığını ona tercih ettiği için kralı azarlayıp durdu.
"Gideceğim!" diye saldırdı adamın üzerine. "Burada kalıp görmezden gelinerek kendimi
aşağılatamam. Hever'a gideceğim. Noel ziyafetini orada yapacağım. Ya da belki yine Fransız
sarayına giderim. Babam orada, sanırını orada iyi vakit geçirmem mümkün olur. Fransa'da her
zaman beğenilirdim."
Henry, Anne onu bıçaklamış gibi bembeyaz oldu. "Anne, biricik aşkını, böyle şeyler söyleme."
Anne tekrar atağa kalktı. "Biricik aşkın, öyle mi? Noel gecesi beni yanında istemiyorsun ama!"
"Senin o gün ve her gün orada olmanı istiyorum. Ama Campeggio hâlâ Papa'ya rapor veriyorsa
herkesin benim kraliçeyi en saf, en güzel nedenlerle yerinden aldığımı bilsin istiyorum."
"Demek ben saf değilim, öyle mi?"
Flörtleşirken kullandığı sivri zekâsını şimdi 1 lenıy'ye karşı silah olarak kullanıyordu. Ve Henry
şimdi de o zaman olduğu kadar çaresizdi.
"Biricik gerçek aşkım, sen benim meleğimsin," dedi. "Ve bütün İngiltere'nin bunu bilmesini
istiyorum. Kraliçeye senin İngiltere'nin bana verebileceği en hoş şey olduğun için karım
olacağını söyledim. Bunu ona gerçekten söyledim."
"Onunla benim hakkımda mı konuşuyorsun?" Hafifçe nefesini vererek haykırdı. "Ah, olamaz!
Bu aşağılamanın da406 ¦ Philippa Gregory
niskası. Ve o da sana öyle olmadığımı söylüyor belki de. Nedimesiyken hiç de melek falan
olmadığımı söylüyor. Hatta belki sana gömleklerini dikmeye uygun olmadığımı da
söylüyordur!"
Henry başını ellerinin arasına aldı. "Anne!" Anne hızla ondan uzaklaşıp pencerenin yanına gitti.
Ben hemen başımı okuyormuş gibi yaptığım kitaba çevirdim ve parmağımla satırları takip
etmeye başladım ama hiçbir şey görmüyordum. İkimiz de, kral ve eski metresi, gizlice onu
seyrediyorduk. Omuzlarındaki gerginlikle birkaç kez hıçkır-dı, sonra omuzları gevşedi ve
Henry'ye döndü. Gözleri yaşlarla nemliydi, öfkeden yüzü pembeleşmişti. Çok ateşli
görünüyordu. Henry'ye doğru gitti ve ellerini ellerine aldı. "Bağışla beni," diye hıçkırdı. "Bağışla
beni aşkım." Henry şansının bu kadar yaver gittiğine inanamıyormuş gibi başını kaldırıp ona
baktı. Kollarını açtı, Anne onun kucağına yerleşip kollarını boynuna doladı. "Bağışla beni," diye
fısıldadı.
Olabildiğince sessiz, yerimden kalkıp kapıya gittim. Anne başıyla çıkabileceğimi işaret etti ve
onları yalnız bıraktım. Arkamdan kapıyı kapatırken ablamın şöyle dediğini duydum, "Ama yine
de Durham House'a gideceğim ve oradaki Noel masrafımı karşılayacaksın."
Kraliçe zafer dolu ufak bir gülümsemeyle beni odasına kabul etti. Zavallı kadın Anne'in
yokluğunun etkisinin artık zayıflamış olmasından kaynaklandığını sanıyordu. Ablamın saraydan
uzak olmak için sevgilisinden talep ettiği kefaret listesini duymamıştı. Saray eşrafı gayet iyi
bilmesine rağmen
BOLEYN KIZI ¦ 407
Katherine, Henry'nin Noel ziyafeti için ona gösterdiği nezaketin sadece gösteriş nedeniyle
olduğunu henüz bilmiyordu. Ama kısa zaman içinde öğrendi. Henry onunla odasında asla baş
başa yemek yemedi. Biri onları gözlemediği sürece onunla hiç konuşmadı. Tek bir defa bile
onunla dans etmedi. Aslında çoğu dansa hiç katılmadı, sadece dansçıları seyretmekle yetindi.
Sarayda anne babaları tarafından onun gözünün önüne atılan yeni kızlar vardı, bir Percy
veliahdı, yeni bir Seymour kızı. Sarayda yer edinebilecek bütün İngiliz ilçelerinden kralı
cezbedip belki de tahta yaklaşma fırsatı yakalamak amacıyla saraya gönderilen yeni kızlar
vardı. Ama kralın aklını çelmek mümkün değildi. Henry içine kapanmış halde karısının yanına
oturmuş metresini düşünüyordu.
O gece kraliçe dua sunağının önünde uzun süre diz çöktü. Diğer hanımlar kraliçenin bizi
huzurundan azat edip yataklarımıza göndermesini beklerken oturdukları yerde uyu-yakaldı.
Kraliçe yerinden doğrulup etrafına bakındığında bir tek ben uyanıktım.
"Yarım düzine uykucu," dedi, nedimelerinin bu kötü gününde onu böyle hiçe saymasını
seyrederek. "Böyle olduğu için üzgünüm," dedim. "Görünen o ki burada ya da uzakta olması