Test Drive | Page 143

Ve Anne yanımda yarı ağlar, yarı güler vaziyette gözyaşlarına boğuldu. "Ya o benim ölümüm olacak ya da ben onun!" diye ant içti. "O sonumu görmeden ben onun öldüğünü göreyim Tanrım ne olur." ¦iv: >%r \ Yaz 152$ Bu Anne'in yaz zaferiydi. Kardinal Campeggio'nun evlilik meselesini çözmeyi üstlenen mahkemesi sonunda toplanmıştı, kraliçe ne kadar ikna edici olursa olsun mahkemenin kararı kesindi. Kardinal Wolsey, Anne'in dostu ve en büyük destekçisi olduğunu açıklamıştı, İngiltere Kralı daha önce hiç olmadığı kadar âşık olmuştu, kraliçe zafer dolu ilk adımını attıktan sonra geri çekilmiş, hatta mahkemeye bir daha hiç gelmemişti. Ama Anne'i bu da tatmin etmedi. Yazı çocuklarımla geçirmek üzere Hever'a gitmek üzere toplandığımı duyduğunda sanki zebaniler başına üşüşmüş gibi odaya geldi. "Kardinallerin mahkemesi hâlâ devam ederken beni yalnız bırakamazsın. Yanımda olman lazım." "Anne, hiçbir şey yapmıygaım. Söylenenlerin yarısını anlamıyorum, kalan yarısını da duymak istemiyorum. Evlendiklerinin ertesi sabahı Prens Arthur'un söyledikleri, sit-tin sene önce hizmetçilerin yaptığı dedikodular. Bunları duymak istemiyorum, bana çok anlamsız geliyor." "Sence ben duymak istiyor muyum?" dedi. 386 ¦ Philippa Gregory Sesindeki o huysuz tondan anlamam gerekirdi. "Sen duyuyor olmalısın çünkü mahkemeden çıkmıyorsun," dedim gayet mantıklı bir biçimde. "Ama yakında bitecek, değil mi? Kraliçenin Prens Arthur'la evli olduğunu, evliliğin vakti zamanında tamamlandığını ve Henry'yle olan evliliğinin geçersiz olduğunu söyleyecekler. Sonra her şey bitecek. Neden burada bana ihtiyacın olsun ki?" "Çünkü korkuyorum!" diye patladı birden. "Korkuyorum. Sürekli korku içindeyim. Beni yalnız bırakamazsın, Mary. Burada sana ihtiyacım var." "Bak, Anne," dedim ikna edici bir tonla. "Korkacak ne var? Mahkeme ne gerçeği duymak istiyor, ne de gerçeği araştırıyor. Karar başından beri kralın adamı olan Wol-sey'nin iki dudağı arasında. Karar Papadan bu işi bitirmesi için emir almış olan Campeggio'nun bir lafına bakıyor. Yolun önünde apaçık. Burada, Bridewell Sarayı'nda kalmak istemiyorsan Londra'daki yeni evine gidersin. Yalnız uyumak istemiyorsan altı tane nedimen var. Kralın saraya yeni gelen bir kıza bakmasından korkuyorsan krala emret, kızı gönde-riversin. Nasılsa istediğin her şeyi yapıyor. Herkes istediğin her şeyi yapıyor." "Sen hariç!" Sesi sert ve kin doluydu. "Benim yapmam gerekmiyor, ben tek diğer Boleyn kızıyım. Param yok, kocam yok, sen emretmediğin sürece hiçbir geleceğim yok. Görme iznim olmadığı sürece çocuklarım da yok. Oğlum da..." Bir an sesim titredi. "Şimdi gidip onları görme iznim var ve gidiyorum, Anne. Beni durduramazsın. Dünyadaki hiçbir güç beni durduramaz." "Kral durdurabilir," diye uyardı. Dönüp yüzüne baktım, sesim demir gibiydi. "Şimdi beni dinle, Anne. Eğer ona çocuklarımı görmemi yasaklamasını 1 BOLEYN KIZI ¦ 387 söylersen yeni evin Durham Sarayı'nda senin altın kemerinle kendimi asarım. Dünyada senin bile oynayamayacağın kadar büyük şeyler de var. Bu yaz beni çocuklarımı görmekten alıkoyamazsın." "Benim oğlumu," dedi. Kinimi yutmak zorunda kaldım. Onu şu lanet pencereden dışarı atıp o bencil boynunun aşağıdaki terasın taş zemininde kırılmasını seyretme isteğimi bastırmak zorunda kaldım. Derin bir nefes alıp kendimi topladım. "Biliyorum," dedim ifadesiz bir sesle. "Ve şimdi onu görmeye gidiyorum." Kraliçeye hoşçakal demeye gittim. Çıt çıkmayan odalarında kendi başına oturmuş dev sunak örtüsünü dikiyordu. Kapıda bir an durakladım. "Majesteleri, size veda etmeye geldim, yazı geçirmek üzere çocuklarımın yanına gidiyorum." Başını kaldırıp bana baktı. İkimiz de biliyorduk ki, saraydan ayrılmak için artık onun iznini almam gerekmiyordu. "Onları bu kadar sık görebildiğin için şanslısın," dedi.