Test Drive | Page 135

"Gökyüzündeki kuşlar kadar." O bilmiş ve esrarlı gülümsemesiyle bana baktı. "Size eşlik edebilir miyim? Biraz yürümeye ne dersiniz?" Gözlerinin üzerimde dolaşmasından keyif alarak ona doğru birkaç basamak indim. "Tabii." Elimi koluna taktı, alt taraça boyunca yürüdük, adımlarını benimkilere uydurdu, sonra kulağıma fısıldamak üzere eğildi. "Yeryüzündeki en nefis şeysin, karıcığım. Bana uzun süre yürümemize gerek olmadığını söyle." Yüzümü ona çevirmemeyi başardım ama elimde olmadan kıkırdadım. "Saraydan çıktığımızı gören herkes bahçede beş dakikadan fazla kalmadığımı bilecek." BOLEYN KIZI ¦ 361 "Sonuçta kocanın emirlerine uyuyorsun," dedi ikna etmeye çalışarak. "Bu bir eş için hayranlık uyandıracak bir şeydir." "Hele bir emredin," diye önerdim. "Emrediyorum," dedi kararlı bir tonla. "Kesinlikle emrediyorum." Elimin tersiyle yeleğinin kürkünü okşadım. "O halde bana itaat etmekten başka ne düşer?" "Mükemmel." Beni döndürüp küçük bahçenin kapısından dışarı çıkardı, kapı arkamızdan kapanır kapanmaz beni kollarına alıp öptü, sonra beni odasına götürdü. Anne, o şanslı Boleyn kızı, o gözde Boleyn kızı, korkudan yüzünün feri kaçmış halde kız oğlan kız yatağında yatarken biz bütün öğleden sonrayı sevişerek geçirdik. ^^ O gece eğlence ve dans vardı. Anne her zamanki gibi başroldeydi, ben de dansçılardan biriydim. Anne olduğundan daha da beyazdı, gümüş rengi elbisenin üzerinde bembeyaz yüzü hortlak gibi görünüyordu. Eski güzelliğini öyle yitirmişti ki, annemin bile dikkatini çekti. Oyunda kendi bölümümü oynayıp dansımı edeceğim köşede beklerken parmağının ucuyla beni yanına çağırdı. "Anne hasta mı?" "Her zamankinden daha hasta değil." "Söyle dinlensin. Güzelliğini kaybederse, her şeyi kaybeder." Olur anlamında başımı salladım. "Dinleniyor, anne," dedim dikkatle. "Yatakta yatarak dinleniyor ama korkudan kaçış yok. Şimdi gidip orada dans etmeyi hiç istemiyorum." 362 ¦ Philippa Gregory Başıyla onaylayıp gitmeme izin verdi. Salonun etrafından dolaşıp oyuna katıldım. Gökyüzünün batısından düşen, dünyaya barış getiren bir yıldızı canlandırıyordum. İtal-ya'daki savaşa bir göndermeydi, Latince kelimeleri biliyordum ama kendimi yorup anlamını öğrenmemiştim. Anne'in yüzünü buruşturduğunu gördüm ve bir şeyi yanlış telaffuz ettiğimi fark ettim. Utanmam gerekirdi ama kocam William bana göz kırptı ve gülmemek için kendimi zor tuttum. O akşamüzeri onunla yatakta fingirdeşmek yerine rolümü ezberlemem gerektiğini biliyordu. Dans sona erdi, yüzleri maske ve yarı maskeli yabancı birtakım erkekler içeri girip dans için eşlerini seçti. Kraliçe şaşırmıştı. Bunlar da kimdi? Hepimiz şaşırmıştık, yapılı ve diğerlerinden uzun olan Anne'e dans teklif ettiğinde Anne de şaşırıp gülümsedi. Gece yarısına kadar dans ettiler, Anne maskesini çıkarttığında dans ettiği erkeğin kral olduğunu görünce kendi şaşkınlığına bir kahkaha attı. Gecenin sonunda hâlâ elbisesi gibi bembeyazdı, dans etmek bile yüzüne bir canlılık katmamıştı. Birlikte odamıza gittik. Basamaklarda tökezledi, dengesini sağlamasına yardım etmek için elimi uzattığımda teninin buz gibi ve terden yapış yapış olduğunu gördüm. "Anne iyi misin?" "Sadece yorgunum," dedi titrek bir sesle. Odamızda yüzündeki pudrayı sildiğinde renginin ceset gibi olduğunu fark ettim. Titriyordu, saçını yıkamak ya da fırçalamak istemedi. Yatağa girdi ve dişleri takırdamaya başladı. Kapıyı açıp George'u getirmesi için uşaklardan birine seslendim. Ağabeyim gece entarisinin üzerine attığı pelerinini çekiştirerek geldi. H BOLEYN KIZI ¦ 363 "Doktor çağır," dedim. "Bu yorgunluktan öte bir şey." Gözleri arkama, Anne'in yatakta büzüldüğü yere kaydı, battaniyeler omzunun etrafına toplanmıştı, yüzü yaşlı ka-dınlarınki gibi sapsarıydı, dişleri takır takır takırdıyordu. "Tanrım veba," dedi, en belalı salgın hastalığın ismini anarak. "Sanırım," dedim ciddi bir ifadeyle. Gözlerinde korkuyla yüzünü bana çevirdi. "Ölürse ne yaparız?"