Test Drive | Page 124

"Onu aynen öyle orada tutmam lazım, korların üzerindeki bir tencere gibi. Hep fokurdaması lazım. Fazla kaynarsa akıbetim ne olur? Yanana ve öylece ölene dek kaynar dururum. Yok, soğur da gidip çükünü başka birine sokarsa bu sefer rakibim olmuş olur. O yüzden burada kalman lazım." "Çükünü sokarsa, öyle mi?" diye tekrarladım onun kaba tabirini. "Evet." "Bensiz başarmak durumunda kalacaksın," dedim. "Sadece birkaç haftan kaldı. Dayım bu yaz nişanlanıp sonbahara evleneceğini söylüyor. Ben kendi rolümü tamamladım, artık gidebilirim." Ne tür bir rol tamamladığımı sormadı bile. Anne her zaman panjurları kapalı bir fener gibiydi. Sadece tek bir yönde parlıyordu. Onun için her zaman önce Anne, sonra Bo-leynler, sonra Howardlar'di. George'un bana sadakatimi hatırlatmak için haykırdığı o sıralamaya Anne'in asla ihtiyacı olmayacaktı. O kendi çıkarlarının nerede yattığını biliyordu. "Birkaç hafta daha idare edebilirim," dedi. "Sonra hepsi benim olacak." Yaz 1527 George beni Hever'a bıraktıktan sonra o mükemmel yaz aylarının güneşli günlerinde saray eşrafı İngiliz sayfiyelerine doğru ilerlerken ne George'dan, "ne Anne'den haber aldım. Umurumda da olmadı. Evim ve çocuklarım bana kalmıştı ve kimse kıskanıp kıskanmadığımı, ya da solgun görünüp görünmediğimi anlamak için beni izlemiyordu. Kimse eliyle ağzını kapatarak ablamdan daha mı güzel, yoksa daha mı çirkin olduğumu tartışmıyordu. Saray eşrafının o üzerimden ayrılmayan gözlerinden, kralla kraliçe arasındaki o bitmeyen mücadeleden uzaktaydım. Hepsinden iyisi, Anne'e duyduğum kıskançlığımdan ve hesaplaşmamdan uzaktaydım. Çocuklarım tam küçük faaliyetlerle günün uçup gittiği yaştaydı. İplerin ucuna tütsülenmiş et parçaları geçirip hendekte balık avladık. Atımı semere vurduk, çocuklarımın ikisi de sırayla birer tur attı. Şatonun köprüsünün ötesine, çiçek toplamak üzere bahçeye ya da meyve toplamak üzere meyve bahçesine geziler düzenledik. İçi saman dolu bir araba istedik, yularları bizzat ben elime alıp bizi bahçeden ta Edenbridge'e götürdüm ve orada bir evde ufak bir İngiBOLEYN KİZİ ¦ m Üz birası içtim. Çocuklarımın dua etmek üzere diz çöküşünü, ekmek şarap ayininde gözlerinin kocaman açılışını seyrettim. Gün sonunda güneşte yanmış tenleri, tombul yanaklarını okşayan kirpikleriyle uykuya dalışlarını izledim. Saray, kral ve kralın gözdesi gibi şeylerin varlığını bile unuttum. Sonra ağustos ayında Anne'den bir mektup aldım. Mektubu Tonbridge'de doğup büyüyen, en güvendiği seyisi Tom Stevens getirdi. "Hanımımdan," dedi. "Ellerinize teslim edilmek üzere gönderildi." Yemek odasında dizlerinin üzerine çöküp mektubu bana uzattı. "Teşekkürler, Tom." "Ve sizden başka kimse mektubu görmedi," dedi. "Çok güzel." "Ve sizden başka da kimse görmeyecek çünkü okumanızı bekleyeceğim, sonra bunu şömineye atıp yanışını seyredeceğiz, hanımım." Gülümsedim ama içime bir huzursuzluk basmıştı. "Ablam iyi, değil mi?" "Odaklardaki genç kuzular kadar iyi efendim." Mührü açıp kâğıtları ayırdım. Benim adıma sevinmeni isliyorum. Her şey oldu, bitti, kaderim yazıldı. Artık hepsi benim elimde. İngiltere Kraliçesi oluyorum. Bu gece bana evlenme teklif etti ve bu ay içinde Wolsey'nin Papa olacağına, böylelikle de boşanabileceği-ne söz verdi. Şahidimiz olsunlar ve sonra geri'adım atamasın diye sevincimi ailemle paylaşmak istediğimi bahane ederek hemen dayımla babamı çağırdım. Şimdilik saklamamı isteyerek bana bir yüzük verdi, bir nişan yüzüğü ve benim olacağına dair yemin etti. İmkansızı başardım. Kra332 ¦ Philippa Gregory lı ele geçirdim ve kraliçenin kaderini mühürledim. Düzeni alt üst ettim. Artık bu ülkede hiçbir şey kadınlar için eskisi gibi olmayacak. Wolsey evliliklerini iptal ettiği haberini gönderir göndermez evleniyoruz. Kraliçe durumu ancak evleneceğimiz gün öğrenecek. İspanya'da bir manastıra gönderilecek. Onu ülkemde istemiyorum. Benim ve soyumuz için sevinebilirsin. Buralara gelmeme yardım ettiğini hiç unutmayacağım. Bende gerçek bir dost ve abla bulacaksın. Anne, İngiltere Kraliçesi.