Sör John'un Tanrıya inancı içten ve derin olsa da, karısına olan inancı çok daha
derin ve bazen çok daha korkunçtu. Bayan Jane Franklin yılmaz bir kadındı... Onu en iyi
anlatan söz buydu: Yılmaz. Ġradesinin sınırı yoktu ve hemen hemen her zaman dünyanın
tesadüfi ve baĢıboĢ gidiĢini iradesinin demir emriyle istediği biçime sokardı. ġimdi bile,
diye düĢündü Sör John, iki kıĢ boyunca onlardan haber alamadıktan sonra karısının göz
kamaĢtıran kiĢisel servetinin her kuruĢunu, tüm kiĢisel iliĢkilerini, iradesinin görünüĢte
sınırsız gücünü; Donanma'yı, Parlamento'yu ve ancak Tanrının bildiği diğer bütün
kurumları onu aramaları için seferber etmiĢti bile.
Gerçi bu durum Sör John'u bir biçimde rahatsız ediyordu. Her Ģeyin ötesinde,
karadan gelecek ekipler tarafından, ya da buzların kısa bir süreliğine çözüldüğü kısa
dönemde nefesi viski kokan Sör John Ross ya da (Kutup gezilerinden emekliliğine Bayan
Jane'in talepleri üzerine son verecek olan) genç Sör James tarafından denizden
'kurtarılmak' istemiyordu. Böyle olursa rezil olacak, kendinden utanacaktı.
Ama Sör John aynı zamanda rahattı, çünkü Donanma'nın herhangi bir konuda hızla
harekete geçmediğini biliyordu. EĢi Jane'in güçlü desteği ve teĢviki bile onları çok da fazla
hızlandıramazdı. Sör John Barrow, Efsanevi Kutup Konseyinin diğer üyeleri ve Sör
John'un Donanma KeĢif Birimi'ndeki üstleri Erebus ve Terör'ün üç yıl, hatta idareli
kullanırlarsa daha uzun yetecek erzakları olduğunu, balık tutma ve avcılık gibi imkânları
olduğunu biliyordu. Sör John, karısının -yılmaz karısının- bu aĢamaya geldiği zaman zorla
bir kurtarma seferi düzenleteceğini ama Kraliyet
Donanmasının korkunç ve harika ataleti yüzünden böyle bir kurtarma
operasyonunun en erken 1848 yılının ilkbahar ya da yaz aylarında ancak baĢlayabileceğini
biliyordu.
Buna uygun olarak Sör John, 1847 Mayıs'ının son günlerinde her bir yöne
bakmaları için &\J"