Test Drive | Page 492

Ikpakhuak ve Higilak, yemekte misafirlerine misk öküzü bifteği sunmuĢlardı. Bu yemek Taliriktugün hoĢuna gitse de Netsi-lik —Fok Ġnsanları- olan Silna, Asiajuk, Nauja ve diğerlerinin damağına hitap etmiyordu. TanıĢma ve yemek faslı bittikten sonra Taliriktug konuyu iĢaret diliyle kabloona hediyelerine getirdi. Ikpakhuak, kendilerinde bu tür hazinelerin bulunduğunu ama onları göstermeden önce Silna ve Taliriktug'dan köy halkına bir sihir yapmalarını istedi. Ikpakhuak Silna'nın babası Aja'yla tanıĢıyordu; ama Oleekataliks halkı daha önce sixam ieııa'hrh hiç karĢılaĢmamıĢtı. Ikpakhuak, Silna ve Taliriktug'dan köylerinin üstünde bir kere uçup kendilerini fok balığına çevirmelerini kibar bir dille rica etmiĢti. Silna'nın ipleriyle yaptığı açıklamayı yorumlayan Asiajuk, gök-yüzünün-ruhsahiplerinin bunu yapmak istemediklerini; ama misafirperver Oleekataliks halkına Tuunbacfvn dillerini aldığı yeri ve kabloona sixam ieııa kocasının yıllar önce kötü ruhlarla savaĢından kalan yara izlerini gösterebileceklerini söyledi. Bu lütuf Ikpakhuak ve halkını fazlasıyla memnun etti. Yara izi gösterisi bittikten sonra Taliriktug Asiajuk'a kabloona hediyeleri konusuna dönmesini söyledi. Ikpakhuak kafasını salladı ve ellerini çırpıp çocukları hazineyi getirmeleri, için dıĢarı yolladı. Odun parçaları ve kesik bir kılıçbalığı burnu vardı. Üstünde Deniz Kuvvetleri AraĢtırma Ekibi'nin motifi olan altın düğmeler vardı. NakıĢlı bir iç çamaĢırı parçası vardı. Altın bir köstekli saat, kopmuĢ zinciri ve bir avuç bozuk para vardı. Saatin arkasında sahibinin baĢ harfleri yazılıydı. CF^-V — Charles Des Voeux. Ġçinde EC baĢ harfleri olan gümüĢ bir kalemlik vardı. Amirallikten Sor John Franklin'e sunulmuĢ altın bir niĢan vardı. Üstüne SÖR JOHN FRANKLĠN isminin iĢlendiği porselen bir tabak vardı. Franklin'in subaylarına ait çatal ve kaĢıklar vardı. Cerraha ait bir bıçak vardı. TaĢınabilir maun bir yazma masası vardı, Bunu hatırlıyordu; çünkü kendisine aitti. Bütün bu saçma sapan Ģeyleri yüzlerce kilometre boyunca taĢımıĢ mıydık?diye düĢündü Crozier. Ondan da önce Ġngiltere'den buraya binlerce kilometre boyunca taĢımıĢtık. Ne düĢünüyorduk acaba? Midesi bulandı ve bulantı geçene kadar gözlerini kapattı. Sessizlik ona dokundu. Neler hissettiğini anlayabiliyordu. Tali-riktug karısının gözlerine bakarak iyi olduğunu söylemeye çalıĢtı; ama değildi. Hiç değildi. Batı kıyısından Back Nehri'nin ağzına doğru kürek çektiler. Ikpakhuak'ın Oleekataliks'leri kabloona hazinesini nerede buldukları konusunda birbirleriyle anlaĢamıyorlardı. Bazıları hazineyi Kral William Adası'nın güneyindeki