Test Drive | Page 315

aydınlıkta yollarını kaybetmekten korkmuyorlardı. Yaratığın da sabah sabah önlerine çıkmayacağını düĢünüyorlardı. Ama yaratık oradaydı, kızaklı grubun güneybatısında hızla hareket ediyordu. Denizciler onu görebilirdi; ama ondan kaçabilecek kadar hızlı olamazlardı. Crozier ya da Little dürbünlerini çıkarıp kilometrelerce uzaktaki yaratığı sürekli izliyorlardı. En az üç kilometre uzaktaydı ve yine dön ayağının üstünde hareket ediyordu. Bu bir kutup ayısı da olabilirdi. Derken kızaklı grubun bulunduğu yöne doğnı baktı ve iki ayağının üstüne kalkarak havayı koklamaya baĢladı. Crozier, gemiyi terk ettiğimizi biliyor, diye düĢündü. Nereye gittiğimizi de biliyor ve bizden önce oraya varmayı planlıyor. Kızak takımı sadece öğle yemeği molası verdi. Domuz eti ve bayatlamıĢ çörekleri bitmek üzereydi. Buzdan duvarlar Kral William topraklarını çevreliyor ve oraya gaz lambalarıyla aydınlatılmıĢ bir Ģehir izlenimi veriyordu. Yedi kilometre kalmıĢtı. Sekiz adam kızağı çekiyordu, üçünün ise bilinci kapalıydı. Gece saat bir sularında adanın buzdan duvarlarına vardılar. Rüzgâr yoktu; ama sıcaklık düĢmeye devam ediyordu. Son zamanlardaki buz hareketleri yüzünden yollarına buzdağlarının parçaları düĢmüĢtü ve iĢlerini epey zorlaĢtıracağa benziyordu. Kızakların iplerini sağlamlaĢtırmak için durdukları sırada Teğmen Little termometreye baktı, eksi seksen iki dereceyi gösteriyordu. Crozier saatlerdir kızak çekiyor ve grubu kontrol etmeye çalıĢıyordu. Yaratığın bulunduğu tarafa en son baktığında onun buzdan duvarları bir sıçrayıĢta aĢtığını görmüĢtü. Dürbününü eline aldı; ama eldivenlerini takmayı unuttuğu için parmak uçları ve avuç içi, soğuk metale yapıĢtı. Elini hızla çekince de derisi sıyrılıp dürbünün üstünde kaldı. Bu tür yaralar kutuplarda zor iyileĢirdi, hele bir de iskorbüt belirtileri baĢlamıĢsa. Crozier gruptan uzaklaĢıp kustu. Saatlerdir kızak çekmekten sızlayan ellerinin derisi de kalkınca acı dayanılmaz olmuĢtu. Saat bir buçuk civarında son buz kütlesini de aĢmak üzerelerken Crozier bütün kızakları geride bırakıp kampa koĢmayı düĢündü. En az bir kilometrelik yol kalmıĢtı. Diğerleri de sabaha karĢı kızaklarla birlikte gelirdi. Ama sorumluluk bilinci Crozier'ın aklından geçen bu aptalca düĢünceyi bir anda silip attı. Aslında bunu yapabilirdi, kızak çekmeden sadece yanlarında yürüyerek kampa varabilirdi; ama yüz dört denizcinin gözündeki itibarını da yitirmiĢ olurdu. Eğer soğuğun derisini koparmayacağını bilseydi buz duvarlan aĢtıktan sonra eğilip donmuĢ çakıl zemini öperdi. Terör Kam-pı'nda meĢaleler yanıyordu. Kampa vardıklarında Crozier en öndeki kızağı çekiyordu. Denizciler artık ayakta güçlükle duruyorlardı. Çadırların dıĢında onları bekleyenler vardı. Ne kadar endiĢelendikleri belliydi. Crozier'ın elleri acıdan yanıyordu; ama o kampa son yirmi metre kala kızağın iplerine iyice asılmıĢtı. YüzbaĢı Fitzjames ile birkaç subay öne çıkıp Crozier ve grubunu karĢıladı. Crozier Ģimdi hepsinin yüzlerini görüyordu. Fitzjames'in, Le Vesconte'nin, Des Voeux'nun, Couch'un, Hodgson'ın, Goodsir'ün ve oradaki diğerlerinin. Altıncı hissi