vicdanı bu olayı gördüğünü söylüyordu ona. Buzdaki yaratık ona yığınlarca fok eti, tilki eti
ya da baĢka tür etler getiriyordu. Bayan Sessizlik o gece buzdan kayalar ve buz
bacalarıyla dolu o yerden elinde taze etle ayrılmıĢtı.
Sonra, Erebus'taki o çavuĢun, Charles Fredrich Des Voeux'un, Fransa'da kendilerini
kurda dönüĢtüren kadın ve erkeklerle ilgili hikâyeleri geldi aklına. Eğer böyle bir Ģey
mümkün oluyorsa -ki gemideki tayfaların hepsi ve subayların çoğu bunun olabileceğine
inanıyordu- boynunda bir beyaz ayı muskası taĢıyan yerli bir kadın kendisini bir insan
zekâsına ve kötülüğüne sahip dev bir ayıya neden dönüĢtüremesindi?
Hayır, Irving buzda ikisini birlikteyken görmüĢtü. Yoksa görmemiĢ miydi?
Irving paltosunu iliklerken titredi. Bu küçük buzdan evin içi çok sıcaktı. Garip bir
biçimde bu sıcaklık Irving'i ürpertiyordu. Yediklerini sindirmeye baĢladığını hissetti ve gitme
vaktinin geldiğine karar verdi. Bu saatte Terör'ü kolayca bulursa kendini Ģanslı sayacaktı;
tuvalet ihtiyacını buzda gidermek istemiyordu. Sadece burnunun bile donması yeterince
kötü olurdu.
Irving toparlanıp eski mendil ve annesinin porselenini alırken Bayan Sessizlik onu
inceliyordu -Irving daha sonra kadının bunları çok istemiĢ olabileceğini fark edecektielindeki ipek mendili son bir kez yanağına götürdü ve Irving'e uzattı.
"Hayır," dedi Irving. "Bu sana benden bir hediye. ArkadaĢlığımızın ve derin
sevgimizin bir göstergesi. Bu sende kalmalı. Eğer almazsan üzülürüm."
Daha sonra, söylediğini iĢaret diliyle anlatmaya çalıĢtı. Onu izleyen Eskimo kadının
yanağındaki kaslar hareket eder gibi oldu.
Kadının elindeki mendili hafifçe itti, bunu yaparken kadının çıplak göğsüne
dokunmamaya çalıĢtı. Kadının göğüsleri arasındaki beyaz ayı muskası parlıyordu.
Irving çok ama çok terlediğini fark etti. Midesi bulandı, düzelir gibi oldu, sonra tekrar
bulandı.
"Aman aman," dedi - daha sonra haftalarca bu sözü söylediğine piĢman olacak,
piĢmanlıktan gecelen battaniyesinin altına girecekti. Kadının bu sözdeki anlamsızlığı,
saçmalığı ve uygunsuzluğu anlamayacağını biliyordu. Yine de...
Irving beresini taktı, atkısını yüzüne ve baĢına sardı, eldivenlerini giydi, çantasını
eline aldı ve çıkıĢa yöneldi.
Gemiye doğru yürürken ıslık çalmadı ama içinden ıslık çalmak gelmiĢti. Gemiden bu
kadar uzaktayken, buz bacalarının ay ıĢığı nedeniyle oluĢan gölgelerinde gezinen yaratık
gelmemiĢti aklına. Ama eğer yaratık o gece orada olsaydı Teğmen John Irving'in kendi
kendine konuĢtuğuna, eldiveni eliyle sık sık baĢına vurduğuna Ģahit olacaktı.