Test Drive | Page 187

yelkenlerle üzerinin örtüldüğü yerde bulunan bir metre kalınlığındaki kar yığının üzerine düĢmüĢtü. Buz rampasının tam önündeki ve karla kaplı teknelerin tam arkasındaki karlı yüzeye düĢmüĢtü. Çarpmanın Ģiddetiyle nefesi kesildi. Sol bacağında bir kemik ya da bir kastan çat diye ses geldi. Blanky bu gece hangi Tanrı uyanıksa ona zarar gören uzvunun kemik değil de kas olması için dua edecek zamanı buldu. Sonra uzun, sarp eğimden aĢağı küfrederek inerken etrafa kar sıçratıyor, bir yandan da üzerindeki karları temizliyordu. Geminin on metre ötesinde, kar kaplı donmuĢ denizin üzerinde, sırtüstü kayarak durdu. Elinden geldiğince çabuk toparlanmaya çalıĢtı. Sağ bileğini incittiği halde kolları kırılmamıĢtı. BaĢı da zarar görmemiĢti. Kaburgaları acıyor ve nefes almakta güçlük çekiyordu ama bunun kaburgalarının kırılmıĢ olmasından değil, korkudan ya da heyecandan kaynaklandığını düĢündü. Ama sol bacağında tahammül edilmesi güç bir ağrı vardı. Blanky ayağa kalkıp koĢması gerektiğini biliyordu... Bunu Ģimdi yapması gerekiyordu... Ama kendi emrine uyamadı. Karanlık buz üzerinde sırtüstü yatmak, vücut sıcaklığını altındaki buza ve üstündeki havaya aktarmak, yeniden normal hızda nefes almak ve aklını baĢına toplamak istiyordu. ġimdi, geminin ön tarafındaki tayfalar bağırıp çağırıyordu. Her biri üç metre mesafeyi aydınlatan, yağan karı gösteren fenerlerin ıĢıkları pruvada göründü. Sonra Blanky yaratığın gemideki ana direği indirdiğini, direğin güverteye çarpıĢından anladı. Daha fazla denizcinin bağrıĢmaları duydu. ġimdi sesler daha heyecanlı geliyordu. Ama yaratık kırık direklerin, küpeĢtenin, her tarafa saçılmıĢ fıçı ve sandık yığının ötesinde, arka tarafta olduğu için onu göremiyorlardı. Bir tüfek patladı. Thomas Blanky canı acıya acıya ellerinin ve dizlerinin üzerine doğruldu. ġimdi hiç eldiveni yoktu. Ġki eli de çıplaktı. BaĢı da açılmıĢtı ve uzun ve kargaĢada bozulan gri saçları rüzgârda uçuĢuyordu. Parmaklarını, yüzünü ya da açıkta kalan uzuvlarını hissedemiyor; ama bütün organlarında bir acı duyuyordu. Yaratık sancak tarafındaki küpeĢteden kendisine doğru geliyordu. Yaratığın kütlesi, arkasında parlayan fenerlerle aydınlanıyordu; dört ayağı da havadaydı. Bir anda Blanky ayağa kalkmıĢ, buzun üstünden buz tepelerinin bulunduğu karanlığa doğu koĢmaya baĢlamıĢtı. DüĢe kalka koĢarak gemiden elli metre uzaklaĢmıĢtı ki kendi ölüm fermanını imzalamıĢ olabileceğini fark etti. Gemiden uzaklaĢmamalıydı. Karın kapattığı teknelerin etrafından geminin sancak tarafına, oradan buza saplanmıĢ cıvadraya çıkıp geminin önüne ulaĢmalı, oradaki adamlara bağırıp kendisine yardım etmelerini istemeliydi. Hayır, diye fark etti hemen. Daha pruvadaki küpeĢteye varmadan ölürdü. Yaratık on saniyede yakalardı onu. Peki, neden bu yöne koĢtum?