Handford görünüĢe göre soğuktan uyuĢmuĢ çıplak elleriyle silahını tutmaya kalktı.
"Eldivenlerin nerede senin?" diye sordu Blanky.
Handford'un diĢleri yanıt vermesini engelleyecek kadar hızla birbirine çarpıyordu.
Blanky kendi tüfeğini bıraktı, denizciyi hafifçe kenara iterek yerdeki silahı aldı.
Namlunun karla kaplı olmadığından emin oldu, silahı düzeltti ve Handford'a verdi. Blanky,
çıplak elleriyle tüfeğe dokunmasın diye tüfeği adamın kolunun altına sıkıĢtırmak zorun-da
kalmıĢtı. Ġki elini de kullanabilmek için kendi silahını sol kolunun altına sıkıĢtırdı, cebinden
kurĢunu çıkardı, Handford'un tüfeğini doldurdu ve adama verdi. "ġu yığının arkasından
benden ya da Leysden daha büyük bir Ģey çıkarsa, ellerim tüfeğe yapıĢır diye bakmadan
niĢan al ve ateĢ et," diye bağırdı. Rüzgâr uğuldadığı için adamın kulağının dibine kadar
yaklaĢmak zorunda kalmıĢtı.
Handford ancak baĢıyla onaylayabildi.
"Leys'i bulmaya ve ön kapağı açmasına yardım etmeye gidiyorum," dedi Blanky.
DonmuĢ yelken yığını, yağan kar, kırık direkler ve etrafa saçılmıĢ sandıklar arasında
pruvadan aĢağı doğru hareket eden bir Ģey yoktu.
"Ben burada..." diyecek oldu Handford.
"Olduğun yerde kal," diye onun sözünü kesti Blanky. Feneri korkmuĢ adamın yanına
bıraktı. "Sakın Leys'le beraber gelirken bize ateĢ etme yoksa yemin ediyorum seni ölene
kadar kovalarım John Handford."
Handford solgun yüzüyle söylenenleri tekrar onayladı.
Blanky pruvaya doğru ilerledi. Bir düzine adım attıktan sonra, fenerin ıĢığının
ötesine geçmiĢti ama gözlen karanlığa hemen alıĢmadı. Sert kar taneleri yüzüne kurĢun
gibi çarpıyordu. Üzerinde rüzgâr uluyor, bu bitmeyen kıĢ direk ve yelkenlerden geriye kalan ne varsa onları sallıyordu. Burası o kadar karanlıktı ki Blanky eldivenli sol elinde
silahını taĢırken sağ eliyle de buzla kaplı tırabzanı tutuyordu. Anlayabildiği kadarıyla ön
taraftaki ana direk de yere yıkılmıĢtı.
"Leys," diye bağırdı!
Beyaz, büyük ve belirsiz bir Ģey yağan karın ortasından ve enkaz yığınının
arkasından çıkarak Blanky'nin durmasına yol açtı. Buz uzmanı gördüğü Ģeyin beyaz bir ayı
mı, dövmeli bir Ģeytan mı, bunun karanlıkta üç metre mi yoksa on metre mi ilerisinde
kaldığını anlayamadı ama bu Ģeyin pruvaya doğru giden yolu kestiğine emindi.
Sonra o Ģey arka ayakları üzerinde Ģahlandı.
Blanky yaratığı tam olarak görememiĢti -savrulan karlar arasında yaratık
görülmekten çok seziliyordu- ama onun kocaman bir Ģey olduğunu anladı. Küçük üçgen
kafası -tabii buna bir kafa denebilirse— bir zamanlar direğin olduğu yerden daha
yüksekteydi. Bu solgun üçgen kafanın içine oyulmuĢ gibi duran iki delik -göz müydü bunlar
acaba?- vardı ama bunlar güvenenin en azından dört metre üstündeydi.
Olanaksız diye düĢündü Thomas Blanky.