buzları kaynatıp su içmek için bu ocaklara ihtiyacımız olacak. Bu yüzden eldeki eteri idareli
kullanmak gerekir."
"Kral William topraklarına giden Teğmen Gore'un kızak takımındaydım, her gün
eterle çalıĢan ocakları kullanıyorduk," diye ekledim yavaĢça. "Bu ocaklarla o soğukta
çorbalarımızın bir anlığına kabarcık çıkarmasına yetecek kadar piĢirebiliyorduk. Bu da
çorbaların ancak ılık olmasına yetiyordu."
Uzun süren bir sessizlik oldu.
"Bizi önümüzdeki bir iki yıl boyunca idare edeceğini düĢündüğümüz yiyeceklerin
yarısından fazlasının bozulduğunu söylüyorsunuz," dedi Crozier sonunda. "Ne Erebus ne
de Terör'deki ocaklarda bunları piĢirmeye yetecek kadar kömürümüz yok. Diğer ocaklar
için de sınırlı eter var. Ne yapabiliriz peki?"
BeĢimiz de-dört cerrah ve Üsteğmen Fitzjames- sessiz kaldık. Geriye sadece
gemiyi terk etmek, daha uygun bir iklime sahip, avlanabileceğimiz bir yere ulaĢmaya
çalıĢmak kalıyordu.
Crozier, düĢüncelerimizi okurcasına gülümsedi. Ġrlandalılara özgü çılgınca bir
gülümsemeydi bu. O sıralarda böyle düĢünmüĢtüm. Crozier Ģöyle dedi: "Sorun Ģu ki
baylar, her iki gemide de bir fok balığını ya da bir denizaygırını yakalayıp öldürmeyi bilen
tek bir kiĢi bile yok. Tabii o yaratıkların onları görebileceğimiz bir yere teĢrif ettiklerini
varsayıyorum. Ortalıkta rengeyiği de yok. Olsa bile onu vuracak tecrübeye sahip biri yok
aramızda."
Hepimiz sessiz kaldık.
"Çabanız için, yaptığınız araĢtırma ve mükemmel raporunuz için teĢekkür ederim
Bay Peddie, Bay Goodsir, Bay McDonald ve Bay Stanley. Ġyi lehimlendiğini düĢündüğünüz
konserveleri bulup onları kötü lehimlenmiĢ olanlardan ayıracağız. YılbaĢına kadar Ģimdiki
yemek programını uygularız. Daha sonra daha merhametsiz bir programa geçeriz."
Doktor Stanley ve ben üzerimize kat kat elbise giyerek Doktor Peddie, Doktor
McDonald, YüzbaĢı Crozier ve ellerinde tüfek olan dört denizcinin karanlıkta Terör'e
dönüĢlerini izlemek için güverteye çıktık. Rüzgârın savurduğu karda fenerlerinin ıĢığı
gözden kaybolurken ve rüzgâr gemimizin direklerini sallayıp uğultusu Erebus 'un
gövdesine baskı yapan buzun inlemesine karıĢırken Stanley yanıma yaklaĢtı ve kulağıma
bağırdı: Yollarını kaybedip geri dönemezlerse ya da buzdaki o Ģey onları öldürürse Ģanslı
sayılırlar.
Arkamı dönüp ona korkuyla bakmaktan baĢka bir Ģey yapamadım.
"Açlıktan ölmek korkunç bir Ģeydir Goodsir," dedi Stanley. "Ġnan bana. Londra'da
buna Ģahit oldum. Ġskorbütten ölmek ise ondan da kötüdür. Eğer bu yaratık bizi bu gece
öldürürse hepimiz için en iyisi olacak."
Daha sonra orta güvertenin, titrek ıĢıkların kıramadığı karanlığına indik. Öyle bir
soğuk vardı ki Dantevari Kutup Gecesinin' en derin çukurunda hissettik kendimizi.