O güzel cumartesi sabahı muhtemelen sol tarafından kalkmıĢ olan YüzbaĢı Crozier
onları azarladı, onlarla alay etti ve titizlikle sınava tabi tuttu. Direği bile olmayan bir gemide
eğitim aldıkları için onlarla alay etti. Sadece küçük silahlar taĢıyan bir gemide görev
yapmak isteyip istemediklerinden emin oldu. Onlara 'görevlerini gerçek birer Ġngiliz gibi'
icra edip etmeyeceklerini sordu. (Irving 'evlerinden binlerce kilometre uzakta buzun içinde
kaldıklarında gerçek bir Ġngiliz gibi davranmanın' ne iĢe yarayacağını kendi kendine
sorduğunu hatırlıyordu.) Daha sonra YüzbaĢı Crozier onlara kalacakları yeri gösterdi.
Bayan Abigail Elisabeth Lindstorrn Hyde-Berrie, uzun yıllar boyunca niĢanlı
kalacaklarını öğrenince doğal olarak periĢan oldu. Ama Teğmen Irving KeĢif Birimi'nden
elde edeceği paraya ihtiyaçları olduğunu, maceraya, üne ve Ģöhrete düĢkünlüğünün
meyvelerini seferde yaĢadıklarına iliĢkin geri geldiği zaman yazacağı kitaptan iyi para
kazanacaklarını söyleyerek teselli etti onu. Bu söylediklerinden Bayan Abigail ikna olmasa
da ailesi ikna oldu. Sonra, onunla yalnız kaldıklarında kadının gözyaĢlarını ve öfkesini
kucaklamalar, öpücükler ve ustaca okĢamalarla dindirdi. Bu teselli faslı öyle ilginç bir
boyuta ulaĢmıĢtı ki Teğmen Irving Ģimdi, bu olaydan iki buçuk yıl geçtikten sonra baba olmuĢ olabileceğini biliyordu. Ama birkaç hafta sonra Terör gemisi limandan ayrılıp buhar
makineli motorlarıyla yol almaya baĢlayınca Bayan Abigail'e veda etmek ona zor gelmedi.
Bu üzgün genç bayan pembe Ģemsiye ve yeĢil-pembe bir kıyafetle Green-hithe'deki limana
onu uğurlamaya gelmiĢ, ipek pembe bir mendille ona el sallarken, daha ucuz pamuktan bir
baĢka mendille gözyaĢlarını silmiĢti.
Irving, Sör John'un 'Kuzey-Batı Geçidi'ni aĢtıktan sonra hem Rusya'ya hem de Çin'e
gideceğini bildiğinden bu denizlerde görev yapan bir Donanma gemisine tayin olmak için
baĢvurmayı ya da en azından Donanma'daki görevinden ayrılıp bir macera kitabı yazmayı,
amcasının ġanghay'da yaptığı ipek ticaretine yardım etmeyi planlıyordu.
En alt güvene alt güverteden daha karanlık ve daha soğuktu.
Irving en alt güverteden nefret ederdi. Burası ona buz gibi kamarası ve loĢ orta
güverteden daha çok bir mezarı hatırlatırdı. Buraya ancak mecbur kalırsa, genellikle de
bezlere sarılmıĢ cesetlerin -ya da ceset parçalarının- Ölüler Odası'nda istiflenmesi iĢini
denetlemek için gelirdi. Her seferinde acaba bir dahaki sefere bir baĢkasının bu defa kendi
cesedini buraya konma iĢini denetleyip denetlemeyeceğini merak ederdi. Fenerini kaldırdı,
sulu karın ve kirli havanın içinden arka tarafa doğru yürüdü.
Kazan dairesi boĢ gibi görünüyordu ama daha sonra Teğmen Irving sancak
tarafında birinin olduğunu fark etti. Fener yanmıyor, sadece dört tane kapalı kazan
kapısından birinde yanan kısık, titrek bir kırm