güvertenin hemen altında toplanmıĢlardı. Her iki geminin subayları ise Sör John'un
arkasında, biraz daha kuytu bir yerde durmuĢlardı; üzerlerindeki paltolarla rahibin
arkasında durmuĢ çömezlere benziyorlardı. Bir kez daha on iki deniz piyadesi baĢlarında
ÇavuĢ Byrant, ana güvertenin kuytu yerinde sıra olmuĢlar, düĢük rütbeli subaylar ise ana
direğin önünde toplanmıĢlardı.
Sör John, yönetmeliklere göre bir kürsü izlenimi vermek zorunda olduğu için önünde
duran pusula dolabının üzerine Ġngiliz bayrağı örtmüĢtü.
Verdiği vaaz bir saati geçmediği için kimse el ya da ayak parmaklarını kaybetmedi.
Sör John Eski Ahitten öyküler anlatmayı severdi. Sırayla pek çok peygamberin adını
ağzına aldı ama en çok YeĢova'nın öyküsü üzerinde durdu. "ĠĢte Rab yeryüzünü harap
edip viraneye çevirecek, yeryüzünü altüst edecek, üzerinde yaĢayanları darmadağın
edecek." Ve anlatılan hikâye belli olmaya baĢlayınca üzerlerinde paltolar, atkılar ve
eldivenler bulunan denizci topluluğunun en aptal üyeleri bile Sör John'un 'Kuzey-Batı
Geçidi'ne yaptıkları sefere ve 70 derece 5 dakika Kuzey Enlemi ve 98 derece 23 dakika
Batı Boylamında buza saplanıp kaldıkları Ģimdiki durumlarına gönderme yaptığını
anlamıĢtı.
"Dünya tümüyle yağmalanıp viraneye çevrilecek çünkü RAB böyle söyledi..." "Ey
dünyada yaĢayanlar, dehĢet, çukur ve tuzak yanı baĢınızda. DehĢet haberinden kaçan
çukura düĢecek, çukurdan çıkmayı baĢaran tuzağa düĢecek. Göklerin kapaklan açılacak,
dünyanın temelleri sarsılacak. Yeryüzü büsbütün çatlayıp yarılacak, sarsıldıkça sarsılacak.
Dünya sarhoĢ gibi yalpalayacak."
Bu korkunç kehaneti doğrularcasına Erebus'un etrafındaki buzdan büyük bir inleme
sesi geldi ve tayfaların üzerinde durdukları güverte sarsıldı. Yukarılarındaki buz tutmuĢ
direkler titredi ve solgun mavi gökyüzü yönünde daireler çizmeye baĢladı.
Sör John, YeĢova'dan Yunus ayetine geçti ve Tanrılarını terk edenleri nasıl bir son
beklediğine dair ürkütücü ayetler okudu.
"Peki ya Tanrımızla yaptığımız anlaĢmayı bozanlar?" diye sordu Sör John. "Size
YUNUS ayetini hatırlatırım."
Bazı tayfalar sıkıntılarını dağıtmak için iç çekti. Yunus ayetini iyi biliyorlardı.
"Yunus, Tanrı tarafından Nineveh'e gitmekle görevlendirilmiĢti. Bu bölgedekileri
iĢledikleri günahlara karĢı uyaracaktı," diye bağırdı Sör John. Genellikle zayıf çıkan sesi
Ģimdi herhangi bir Anglikan vaizinin sesi kadar gür çıkıyordu. "Ama -hepinizin bildiği gibiYunus bu görevinden ve Tanrının verdiği iĢten kaçtı. Joppa'ya gitti, ilk yola çıkan gemiye
bindi. Bu gemi Tar-ĢiĢ'e gidiyordu - bu, o sıralarda dünyanın en ucundaki Ģehirdi. Yunus
aptallık edip Tanrı'nın Krallığından kaçabileceğini sanmıĢtı.
"Ama Yolda Rab Ģiddetli bir rüzgâr gönderdi denize. Öyle bir fırtına koptu ki, gemi
neredeyse parçalanacaktı.' Ve öykünün geri kalanını biliyorsunuz. Denizciler bu belanın
neden baĢlarına açıldığını sordular bağırarak. Sonra kura çektiler. Kuradan Yunus çıktı.
'Yunus'a, denizin dinmesi için sana ne yapalım? diye sordular. Yunus, beni kaldırıp denize