Best yüzünü Sor John'un bulunduğu yöne çevirmedi. "Buz öylece yükseldi. Tıpkı
aniden yükselen basınç sırtları gibi. Ama bu bir basınç sırtı değildi - buz değildi. Sadece
yükseldi ve bir... biçim aldı. Beyaz bir biçim. Bunların... pençe olduğunu hatırlıyorum. Önce
kollar değil, pençeler belirdi. Çok büyük pençeler. Ve diĢler. DiĢleri hatırlıyorum."
"Bir ayı," dedi Sör John. "Beyaz kutup ayısı."
Best baĢını iki yana salladı. "Uzundu. O Ģey Teğmen Gore'un altından, etrafından
yükseldi. O... çok uzundu. Teğmen Gore'un iki üç katı uzunluğundaydı ve Teğmen Gore'un
ne kadar uzun olduğunu bilirsiniz. En azından altı metre boyundaydı, hatta ondan da uzun.
Çok daha uzundu. Sonra o Ģey etrafını sarınca Teğmen Gore... yok oldu. Tek
görebildiğimiz teğmenin baĢı, omuzları, botlarıydı. Teğmen silahını ateĢledi, niĢan almadı,
sanıyorum kurĢun buza geldi. Sonra hepimiz çığlık atmaya baĢladık. Morfin tüfeğini
arıyordu. Er Pilkigton koĢuyordu ve saçma tüfeğiyle niĢan almıĢtı ama ateĢ etmeye
korkuyordu çünkü o Ģey ve Teğmen tek bir varlık olmuĢlardı. Sonra... sonra çatırdama ve
kopma sesleri duyduk.
"Ayı Teğmeni ısırmıĢ mıydı?" diye sordu Üsteğmen Fitzjames.
Best gözlerini kırptı ve ĢaĢkın halde dinleyen komutanına baktı. "Isırmak mı? Hayır,
komutanım. O Ģey ısırmadı. BaĢını bile göremedim... gerçekten. Havada, dört metre
yükseklikte hareket eden iki kara benek nokta gördüm... Karaydı ama aynı zamanda
kırmızıydı. Hani bir kurt size bakar da gözleri güneĢi yansıtır ya, öyle iĢte. Çatırdama ve
kopma sesleri Teğmen Gore'un kaburgalarından, kollarından ve kırılan kemiklerinden
geliyordu."
"Teğmen Gore bağırdı mı?" diye sordu Sör John.
"Hayır, komutanım. Hiç ses çıkarmadı."
"Morfin ve Ferrier silahlarını ateĢlediler mi?" diye sordu Crozier. "Hayır, komutanım."
"Peki, neden?"
Best - garip bir biçimde gülümsedi. "Neden mi? Çünkü ateĢ edecek bir Ģey yoktu,
YüzbaĢım. O Ģey bir an ortaya çıktı, Teğmen Gore'un üzerine çıktı, onu bir insanın elinde
bir fareyi ezdiği gibi ezdi ve bir saniye sonra yok oldu."
"Ne demek istiyorsun?" diye sordu <;g"