Temmuz temmuz | Page 29

Bir Yanım Hep Yarım – Gülay Süda “Bir kuş olsaydım keşke gökyüzünde özgürce uçabilen.” “O zaman da tutup kafese koyarlardı.” “Ben de kafesin parmaklıklarına vura vura öldürürdüm kendimi.” Ilık bir nisan sabahıydı. Saat dokuza on vardı, yine evi toplayacağım derken geç kalmıştı otobüse. Sekiz otuz otobüsü de sokağın başındayken basıp gitmişti. Artık ne zaman gelirdi kendi bile bilmiyordu. Üzerinde bedenine bir beden büyük olan asker yeşili bir mont vardı. Montun ilk iki düğmesini iliklemiş kalanını bırakmıştı. Oldu olası tam tekmil olamamıştı. Hep her şeyden biraz olmuştu. Biraz çocuk, biraz genç kız, biraz kadın, biraz anne, biraz temizlikçi, biraz ev hanımı, biraz mutlu, biraz mutsuz, biraz, biraz… İçinde kıştan kalma bitmemiş bir hüzün vardı. Günlük hayatın meşgalesiyle halının altına süpürür gibi saklamıştı hep hüzünlerini. Ama ne zaman meşgul olacağı bir şey olmasa münasebetsiz bir ayak gelip kaldırıyordu halının ucunu. Önemli bir misafirin önünde tüm kusurlarıyla açıkta kalmış gibi hissediyordu o zamanlarda kendini.”Şey, aslında titiz biriyimdir her zaman, bu süprüntü buraya nereden geldi anlamadım.”derken buluyordu kendini. Sonra gülüyordu kendi kendine.” İyice delirdim, yine bahar tuttu beni.”diyordu. Oysa kendine bile itiraf edemediği nice yarımlıkları süpürmüştür halının altına. Durakta sırtlarına okul çantasını, kulaklarına sabahın sessizliğine inat bangır bangır çalan müziği, gözlerine uykunun henüz bırakıp gitmediği mahmurluğu yüklemiş gençler. Sanki farklı bir âlemin insanı bunlar, kimse konuştuklarını anlamıyor, davranışlarını, ne yapmak istediklerini. Sadece yaşıtlarının anlayabilecekleri hâl ve tavırdalar. Ah ah, bizim zamanımızda böyle miydi? Bahar ayları geldi miydi havanın rehavetine kapılır dersleri boşlardı. Sayamayacağı kadar hayaller kurdururdu bahar. 29