Temmuz temmuz | Page 22

Şiirlerinizi veya yazılarınızı hangi ortamlarda yazıyorsunuz, betimleyebilir misiniz? Bunun belirli bir ortamı yok. Bazen metrobüste yazıyorum, bazen işte, bazen de evde. Bir şiiri oturup bir oturuşta bitirmiyorum. Benim yazış şeklim böyle değil en azından. Farklı farklı zamanlarda kurduğum mısraları birleştirerek oluşturuyorum şiiri. Tabii son düzenleme süreci ise yine evdeki odamda oluyor. Genellikle toplumumuzda eski ve yeni karşılaştırması yapılıyor. Örneğin; ''nerde o eski ramazanlar'' diye söylemde bulunanları çok duyarız. Siz ise ''nerde o eski şiirler'' diyor musunuz? Tasavvuftaki “ibnül vakt” yani vaktin oğlu olmak kavramına inanıyorum. Kırmızı çizgilerimize halel getirmeden, her dünya görüşünün, her inanışın değişebileceğini ve yenilenebileceğini düşünüyorum. Sürekli eskiye özlem bizi anakronik ve romantik tipler haline getiriyor. Böylece de miskinleşiyoruz. Övdüğümüz eski zamanlarda bile yaşadığı zamandan şikâyet eden çok insan vardı, böyle düşünmek lazım. Her devir kendi zorluklarını da birbirinde getiriyor ama her devrin insanı da yaşayacağı zorluklara göre donanıma sahip oluyor. Bu çağda yaşıyorsak bu çağda nasıl insan kalabileceğiz bunun derdinde olmamız lazım. Bu bağlamda eski çok iyiydi şimdi çok kötü söylemini gereksiz ve boş olarak görüyorum. Şimdi ne yapıyoruz, asıl önemli olan bu çünkü eğer şimdimiz yani ânımız iyi olursa yarın olduğunda dün iyi olmuş olacak. Yarın da iyi olduğunda ertesi gün iyi olmuş olacak. Hadis-i şerifte şöyle diyor ya; “Bir günü bir gününe eş geçen ziyandadır” Bu müthiş bir aksiyon emri ve telkinidir. Aynı zamanda sizi nostalji bataklığına saplanmaktan da kurtarır. Geçmiş ve gelecek yok, şu an var. Cahit Zarifoğlu ''Ben şiirlerimi buzdağına yazıyorum'' diyor, peki Raşit Ulaş'ın böyle bir söylemi var mı? Ben şiirlerimi kendimde dâhil herkese ve her şeye yazıyorum. Sokaktaki insan, ailem, dağ, taş, toprak ilh. Yaratılmış ne varsa. 22 22