İsmail arkadaşlarıyla birlikte cadde ve ara sokaklarda kaçak sigara satarak geçimini
sağlamaya çalışır. Otelin bulunduğu mahalle, gayrı meşru işlerle iştigal eden bir mafya
grubunun kontrolündedir. Bu nedenle akşam otele gelen herkesten “haraç” adı altında
bir miktar para alınmakta, çalışılamayan günlerin ise borç kaydı yapılmaktadır. İş
bulamayıp borcunu ödeyemeyenler, borçları karşılığı grup adına gayrı kanuni faaliyetlerde
kullanılırlar. Kimi zaman çalışamayan İsmail, otel masraflarına karşılık, gasp grubu ile
birlikte çevredeki gece kulüplerinde yapılan tahsilât işlerinde yer alır. Kimi tahsilâtlar
sorunsuz yapılsa da bazen bıçaklı, sopalı hatta silahlı çatışmaların yaşandığı anlar da
olmaktadır.
Yine tahsilât için bulunduğu bir gece kulübünde yaşanan kavgada, birkaç yerinden hafif
bıçak yaraları alır. Hastaneye gitmez, gidemez de. İyileşinceye kadar birkaç gün otelde
istirahat eder. Tahsilatçılık İsmail’in gözlerini karartmıştır, sağlığına kavuşmayı dört gözle
beklerken, otelin kapısından içeri giren postacı resepsiyona bir mektup bırakır.
Resepsiyondaki görevli “İsmail! Mektup sana” der ve uzatır. İsmail mektubu alır,
üstündeki yazıyı hemen tanır. Yazı babasına aittir ve mektup babasından gelmiştir. Zarfı
hemen açmaz, koklamaya başlar, çevrede bulunanlar; İsmail’in bu haline bir anlam
vermeye çalışırlar ama veremezler. Odasına çıkan İsmail, gözyaşları arasında zarfı açar ve
mektubu okumaya başlar. Öyle uzun uzadıya bir mektup değildir. Mektubun
tamamı: “Oğlum İsmail Efendiye! Selam ile gözlerinden öperim. Oğlum! Annen ve ben
seni çok özledik, sana ihtiyacımız var. Evine dön. Pederin” cümlelerinden ibarettir.
Kısa fakat çok şey anlatan birkaç cümle… Bir an düşünmeye başlar İsmail. Bir yandan
içinde bulunduğu durumu, diğer yandan anne ve babasını düşünür. Bütün gün bir şey
yiyemez, gecesinde de uyuyamaz. Sabah olduğunda kararını vermiştir. O an otelde
bulunan arkadaşlarıyla vedalaşır, “Hayırdır, bir şey mi oldu?” sorularını cevapsız bırakır,
bavulunu alır ve baba evine doğru yola çıkar. Yaptıklarından ötürü çok
pişmandır, yeniden eve döndüğü için ise çok sevinçlidir. İki yıl ara vermiş olmasına
rağmen, o yıl üniversite imtihanlarına girer. Birçok kimse gibi anne ve babası da pek ümitli
değildir ama İsmail bu... Üniversite sonuçları açıklandığında İsmail’in, Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazandığı görülür.
İstanbul macerasından büyük dersler çıkaran İsmail, tüm enerjisini eğitimine vermeye
başlar. Ve bugün devletin saygın bir bürokratı olmasının yolunu açan kırk yıl önceki o
mektubu hiçbir zaman unutamaz.
Baba sözü senettir…
Baba sözü nasihattir…
Baba sözü duadır...
34