Kırmadan, Dökmeden, Üzmeden...
Merve Diken
Geçen
ay
Ramazan-ı
Şerif
güzellemelerinden
bahsederken,
paylaşma eyleminin muazzam çoğaltıcı
etkisinden bahsetmiştik. Paylaşmanın
kendine has bir muhtevası vardı ve
dokunduğu her yerde mantar misali
katlanarak çoğalıyordu. İnsanoğlu da
doğası gereği, paylaşmaya yatkın bir
varlıktır. Ancak bir takım nefsani
duygularımız
ve
mantıksal
hareketlerimizle paylaşımlarımız genelde
sahip olduğumuz güzel şeyler üzerinden
olur. Biraz da bu kelimeyi yanlış
kavradığımızdan olsa gerek, daha çok
bölüşmek manasında olan eylem,
hayatımızda daha çok var olanı gösterme
şeklinde yer bulur.
Günümüz insanı hızla tüketir. En çok
tükettiklerinin başında da zaman gelir.
Zamanı da en çok sosyal medyada tüketir.
Bu tüketici grup bazı duyguları en çok
sosyal medya üzerinden doyuma
ulaştırılır.
Manasından
sıyrılıp,
sergilemeye doğru giden paylaşma eylemi
sosyal medyada kendine bolca yer edinir.
“Layk” alındıkça duyulan hazla, daha da
sergilemeye dönük bir hayatın içinde
birden kendini bulur insan. Hatta bazen
öyle durumlar karşılaşıyoruz ki, kişi
sadece paylaşım yapmak için bir eylemi
gerçekleştiriyor. Fotoğrafla paylaşım
sağlandıktan sonra ise, eylem ya da
madde her ne ise dönüp bakılmıyor bile.
Sonuç sadece tüketmek ve sergilemek.
İnsanların etkileşim içinde oldukları
mekanlar artık fiziksel olmaktan çıkıp
sanala döndüğünden, birbirini ‘iyi bilme’
eylemi çözülmeye uğruyor.
31