Gülü Seven Dikenine Katlanır, 54x45cm, Camaltı Resim (Özel Koleksiyon)
Kurbağa Terbiyecisi, 2005
lerimizi. Türkiye’nin hep nerede durduğuyla ilgili
bir sorunu vardır zaten, neyiz biz, doğulu muyuz
batılı mıyız? Dahası, nereli olmak istiyoruz?
günkü yaşam içinde büyük bir çoğunluk, inandığı bir
şeyin peşinde koşmuyor artık. 1978 yılında ilk resmimi sattım, yani 34 yıldır profesyonel olarak ressamlık
yapıyorum; o gün bugündür sadece resim yaptım.
İnandığım şekilde, başkalarının beğenileri değil, yalnız ve yalnızca kendi beğenilerim ve düşüncelerim
doğrultusunda çalıştım. Öğretim görevliliğine soyunmadım, kursiyer insanlara ders vermekten kaçındım; çünkü özgürlüğüm benim için her şeyden daha
önemli ve kendimin efendisi olmayı istedim.
Dünün batıcılarıyla bugünkü doğucular arasında bir
çatışma çıkıyorsa, onun sentezinden mutlaka bir şey
çıkacaktır. En son kitap fuarından bir sürü doğu klasiği aldım geldim, şu aralar onları okuyorum. Kuran’ı
okuyorum, İncil’i, Tevrat’ı, Gılgamış destanını okuyorum… İnsanlık tarihine bir bütün olarak bakmaya
çalıştığınız zaman kendinizin küçücük bir zerre olduğunuzu fark ediyorsunuz.
Bir duvar örülüyorsa, bunun küçücük de olsa bir taşı
olmak isterim. O duvar içinde bir taş, bir tuğla olmak
için çalışıyorum. Yaptığım işten büyük bir keyif alıyorum. Başkalarına caka satmak için resim yapmıyorum. Aslında kendimi ifade etmek, aynaya bakmak,
kendimle kafa bulmak gibi resim yapıyorum. Camaltı
yapıyorum, heykel yapıyorum, farklı disiplinlerde çalışıyorum. Çünkü benim bir derdim var, benim bir
serüvenim ve bu serüveni anlatıyorum. Nasıl ki Mimar Sinan eserlerini bırakmış gitmiş, biz sadece isim
olarak Mimar Sinan’ı biliyoruz; fakat bugün, onun
eserleriyle birlikte yaşıyoruz.
Tek bildiğimiz bir gerçek var o da bir gün sonumuzun geleceği - ama 60 yaşında, ama 80 yaşında...
onu bilemeyiz. Sonuç olarak hepimizin bir misyonu
var: hepimiz yaptığımız işin en iyisini yapmak zorundayız. Bu işe gönül verdiğiniz günden yaşamınızın
sonuna kadarki serüveninizin çizgisi çok önemli.
Bence iç huzur, en önemlisi bu. Sen bir mumsun,
yanıyorsun, aydınlatıyorsun; ama sen eriyeceksin.
Bu kaçınılmaz bir şey.
Uzun yıllardır faal bir sanatçısınız. Kendinizi ve
sanatınızı nerede görüyor, nasıl tanımlıyorsunuz?
1950 yılında açılan sanat galerisini başlangıç alırsak,
60 yılın Türk sanat tarihinin 35 yılına tanıklık ettim.
Paranın hakim olduğu ve masumiyetin kalmadığı bu-
38
Sanat dediğimiz, ancak zaman içinde gerçek değerini bulabilen bir şey. Züğürt tesellisi midir bilmiyorum
ama “Deli devranı sürmüş, akıllı gününü beklemiş”
derler. İyi işler, gelecekte mutlaka yerini bulacaktır.
Belki bunu siz görmeyeceksiniz, ama ancak gelecek
kuşaklar bunu daha gerçekçi değerlendirebilecekler.
Yeter ki kendinize karşı dürüst ve samimi olun, içten
olun.
Ben de kendi birikimlerim doğrultusunda ve kendi
köşemde, “Hacca giden topal karınca” misali, doğru
ve iyi şeyler yapmaya çalışıyorum…
Mevlüt Akyıldız kimdir?
1956 Yılında Ankara’da doğdu, ilkokulu Ankara, Lalahan’da, İstanbul Ahmet Rasim ortaokulu ve Pertevniyal Lisesi’ni İstanbul’da tamamladı. 1973-1974 Dönemi İstanbul Devlet Güzel
Sanatlar Akademisi, Y. Resim Bölümüne girdi
1981 Yılında Neşet GÜNAL Atölyesinden mezun oldu. 1988-1989 Amerikan haberler ajansı
(USIA) ve Sanat kolonileri vakfı sponsorluğunda Provincetown Sanat Kolonisinde çalıştı. 35
yıllık sanat hayatına sayısız sergi ve ödül sığdırdı. Halen İstanbul’daki atölyesinde çalışmalarını sürdürüyor.
www.akyildiz.com