Topraklarımızda çağdaş resim ile tiyatronun hatta sinemanın ilk örnekleri Osmanlı döneminde verilse de çoksesli müzik söz konusu olduğunda pek çok alanda görüldüğü gibi cumhuriyetin itici gücüne gereksinim duyulmuştur . 19 . yüzyıla kadar halk arasında bin yıldan uzun bir geleneğe dayanan saz şairleri müziklerini icra ederken sarayda ve yüksek bürokratların köşklerinde klasik Türk müziği çalınır . Enderun ’ da müzik dersleri olduğu bilinse de kurumsal anlamda bir müzik eğitiminden söz etmek mümkün değildir . Bunun yanı sıra Yeniçeri Ocağına bağlı Mehter Bölüğü de askerî müzik üretmektedir . Osmanlı aydınları ve saray çevresi II . Mahmud dönemine kadar Batı müziğine kayıtsız kalır . Avrupalılar savaş meydanlarından ve daha sonraları elçi kabul törenlerinden tanıdıkları Mehterden etkilenip Türk temalı eserler bestelerken Türk müziğinde Batı etkisi hiç görülmez . Üstelik klasik Türk müziğinin hem ton anlayışı hem de nota yazım sistemi klasik Batı müziğinden oldukça farklıdır .
Hemen her alanda olduğu gibi müzikte de Batılılaşma çabaları askerî düzlemde başlar . II . Mahmud 1826 ’ da Yeniçeri Ocağıyla birlikte Mehter Bölüğünü de lağveder . Avrupa modeline uygun bir ordu tasarlamanın yanı sıra çoksesli askerî müzik yapılması için Mızıka-yı Hümayûn ’ u kurarak başına uzun yıllar görev yapacak İtalyan müzisyen Donizetti Paşa ’ yı getirir . Türkiye böylelikle Batı müziğiyle tanışacak , Donizetti Paşa ’ nın çalışmalarıyla çoksesli müziğin temelleri atılacak , Mızıka-yı Hümayûn da günümüzdeki Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının çekirdeğini oluşturacaktır . 19 . yüzyılın son çeyreğinde önce sarayda daha sonraları konser salonlarında yabancı opera toplulukları eserlerini sahneleyecek , Türk müzik insanları da Batı müziğine ilgi duymaya başlayacaktır .
Cumhuriyet devrimiyle birlikte çok hızlı şekilde Türk müziğinin çağdaş normlara kavuşması için bizzat Atatürk ’ ün emriyle çalışmalara başlanır . Genç devlet daha ilk yılını doldurmadan örgün eğitimde müzik
dersleri verecek öğretmenler yetiştirmek üzere Musiki Muallim Mektebi kurulur . 1925 yılında çıkarılan yasayla yetenekli gençler Avrupa ’ ya müzik eğitimi almaya yollanır . Yine Atatürk ’ ün teşvikiyle geleneksel Türk ezgileri derlenmeye , konusunu Türk tarihinden alan opera , senfoni gibi büyük formlarda eserler yazılmaya başlanır . İşte bu dönemde çağdaş müziğimizin ilk bestecileri , Türk Beşleri olarak adlandırılan kurucu sanatçılar devreye girecek , günümüzde dünyada hafife alınamayacak seviyeye gelmiş Türk müziğinin ilk örneklerini verecektir .
Ahmed Adnan Saygun
İlk Türk operasının , balesinin , oratoryosunun bestecisi ve Türkiye Cumhuriyeti ’ nin ilk Devlet Sanatçısı ünvanlarını alacak Ahmed Adnan Saygun 1907 yılında İzmir ’ de dünyaya gelir . Babasının teşvikiyle erken yaşlarında Osmanlı saray müzisyenlerinden Macar Tevfik Bey ’ den ( Alessandro Voltan ) piyano ve armoni dersleri alır . İlkokul öğretmeni olarak atandığı 1925 yılında , henüz 18 yaşındayken Fransa ’ da yayımlanan La Grande Encyclopedie adlı ansiklopedinin müzikle ilgili maddelerini Türkçeye çevirerek büyük bir müzik sözlüğü hazırlar . Saygun ’ un başarılarla dolu kariyeri daha ilk basamaklarda kendini
Ahmed Adnan Saygun
9