TED Meşale Dergisi 28.Sayı | Page 38

Orhan Kemal’in gözlemciliği yalnızca dış koşulların en yalın haliyle betimlenmesiyle sonuçlanmaz. Kişilerin içinde bulundukları duruma göre değişen ruh halleri, geçmişe özlemleri, gelecek arzuları da onun kaleminde okuyucuya gerçekçi bir biçimde aktarılır. Önce Ekmek’te belki siyah-beyaz gibi iyiler ve kötüler ayrımı vardır ancak Orhan Kemal bunlardan birinin tarafını tutmaz. Diyaloglar aracılığıyla durumlar ve kişilerin halleri dışarıdan bir gözle ele alınır. Diyalog ve sahne kurmadaki bu başarısı sayesinde pek çok eseri tiyatro sahnesine taşınmış, sinemaya uyarlanmış, televizyon dizisine çevrilmiş yazarın bu kitaptaki öykülerinden “Tarzan” herhangi bir filmde figüran olabilecek bir karakterin başrole taşınması şeklinde kurgulanmıştır. Bu örnek Orhan Kemal’in kenarda kalmış kişileri yazmasına delil teşkil edeceği gibi onun biçim-öz dengesini nasıl gözettiğini de gösterir. “Pazartesi” öyküsünde bir insanlık durumunu çeşitli kişilerin gözünden aktaran yazar kısa diyaloglarla gününün fotoğrafını çeker. “Mavi Taşlı Küpe”de o dönemde son demlerini yaşayan bir meslek grubundan, arabacılardan seçer başkahramanını. Yok olan bir meslek üzerinden insan hikayeleri taşır okuruna Orhan Kemal. “İncir Çekirdeği”nde tüm olumsuz koşullara karşın oğlunun geleceği için çırpınan bir babayı, “Sezai Bey”de ekonomik dönüşümün kültürel etkilerini, “Taş”ta yoksulluğun doğurduğu çaresizliği ustalıkla dile getirir. Tüm öykülerde aynı karakterler gezer gibidir bir yandan ama öte taraftan her birinde farklı dokular, ufacık ayrıntılarda beliren biricik yaşamlar serilir okurun önüne. 1970’te hayata veda eden Orhan Kemal’in bütün eserlerine damgasını vuran temaların her öykü için seçtiği yaşam kesitleriyle birebir örtüşen biçimler içinde öyküye dönüştüğü Önce Ekmek, gününü, günceli yansıtan bir eser olmasına rağmen 50 yıl sonra bile yeni yazılmış gibi taze kalmayı başarabilen ender kitaplardan biri sıfatını hak ediyor. 37