TED Meşale Dergisi 28.Sayı | Page 20

Dünyadaki yaşamın nasıl oluştuğuna ilişkin kuramlar “madde” ile bağlantı kurmamızı gerektirdiğinden fiziğin, maddenin iç yapısındaki tepkimelerle ilgilenmek zorunda olduğumuz için kimyanın sınırlarına gireriz. Tüm bunları tartışırken bir kavramsal çerçeve çizmek amacıyla felsefenin kapısını çalmak zorunda kalırız. Dünya dışı varlıkların geçmişte gezegenimizi ziyaret ettiği iddiasını doğrulamaya veya yanlışlamaya çalışırken tarihin ve antropolojinin verilerine başvururuz. Ya da 20. yüzyılda kitle iletişim araçlarının da etkisiyle dünya çapında çok tanınmış, görüşleri ses getirmiş, düşüncelerini her eğitim düzeyinden insanın anlayacağı biçimde ifade etmeyi başarmış bir bilim insanına, Carl Sagan’a kulak vererek konuyla ilgili giriş düzeyince ama oldukça kuşatıcı bilgiler edinebiliriz. Carl Sagan (1934-1996) astronomi ve astrofizik alanında tamamladığı doktora çalışmalarının ardından dünyanın en saygın üniversitelerinden Caltech’te bir laboratuvarda çalışır, sonra da Harvard ve Cornell Üniversitelerinde öğretim üyesi olarak görev yapar. Kariyerinin henüz başında Caltech’te Venüs’e ilişkin daha önce ortaya koyulmamış hipotezler geliştirir. Onun varsayımları üzerinden yürütülen araştırmalar başarıyla sonuçlanır ve gezegenin temel özellikleriyle ilgili en doğru bilgiler literatürdeki yerini alır. Cornell Üniversitesi Gezegen Araştırmaları Laboratuvarı’nın başına getirilen Sagan bu kurumda pek çok insansız uzay seyahatini yönetir. Güneş Sistemi üzerine araştırmaları Sagan’ı kışkırtıcı sorular sormaya yöneltir. Çeşitli bulgular ışığında Satürn’ün uydusu Titan ile Jüpiter’in uydusu Europa’nın gezegenimizdekine benzer okyanuslara sahip olabileceği hipotezini geliştirir. Sagan’ın bu alana yönelmesinin arkasında 1980 yılında 13 bölümlük televizyon belgeseli olarak da yayınlanan ünlü kitabı Kozmos’ta yer alan şu satırlar vardır: “Dünyamızın dışında bir yerde hayat var mıdır diye tüm yaşamım boyunca merak etmişimdir. Varsa acaba nasıldır? Bu hayat hangi ögelerden oluşmuştur? Gezegenimizdeki tüm canlılar organik moleküllerden oluşuyor. Organik moleküller, karbon atomunun başlıca rolü oynadığı karmaşık ve mikroskopla görülen canlılardır. (…) Hayatın bulunmadığı durumda karbon temeline dayalı organik moleküller nasıl oluştu? İlk canlı varlıklar nasıl gün yüzü gördüler?” 19