TED Meşale Dergisi 28.Sayı | Page 17

Jackson Pollock ve Mark Rothko’yla aynı dönemde, belki bazı eserleriyle onlardan da önce 20. yüzyıl resim tarihinin çizgisini değiştirecek işlere imza atar. Sanatçı, büyülü bir kompozisyonla dev tuvallere sıçrayan resimleriyle ilgili şu değerlendirmede bulunur: “Ben kendim de her resim yaptığımda bütün canlılarla, yani varoluşun sessiz çeşitliliğinin toplamı olan evrenle bir çeşit yekvücut olma haline girdiğimi fark ederim. O zaman kendim olmaktan çıkar, kaya ve lav püskürten bir volkan gibi, o resimleri püskürten benlikten arınmış bir yaratma sürecinin parçası olurum.” Fahrelnisa Zeid’in soyut çalışmalarında iç çatışmalarını resme aktarma başarısının yanı sıra tarihsel bir arka plan görmek de mümkündür. Bizans, İslam ve İran sanatının oluşturduğu bin yılı aşkın zaman dilimine yayılan renk, ışık, perspektif anlayışını, özellikle vitray ve minyatür kurgusunu Avrupa soyutçuluğunun eğilimleriyle harmanlayan ressam bugün dünya müzayedelerinde işlerine en fazla değer biçilen isimler arasındadır. 1950’li yıllardan itibaren New York ve Paris başta olmak üzere gözde sanat merkezlerinde açtığı sergilerle adından söz ettiren Zeid Türkiye ile bağlarını koparmaz. Çeşitli tarihlerde Ankara ve İstanbul’da sergiler açar. 1958’den itibaren yaşadığı Ürdün’de modern sanatın tanınmasına büyük katkılar sağlayan sanatçı, özellikle ileri yaşlarında evini atölyeye çevirerek genç ressamlara ders verir. Günümüzde The Fahrenissa Zeid Royal Institute of Fine Arts (Fahrelnisa Zeid Kraliyet Güzel Sanatlar Enstitüsü) adıyla hizmet vermeye devam eden eğitim kurumunu hayata geçirir. 16 Sanatçının 1991’deki ölümünün ardından İngiltere, Fransa ve Türkiye’de gerçekleştirilen retrospektif sergileri dünya çapında büyük ilgi uyandırır. Londra’daki Tate Modern’de izleyiciye açılan serginin kataloğunda yer alan bir bilgi ise son derece ilginçtir. Katalogda yaşamının son döneminde tekrar portrelere dönen sanatçıya bir fotoğrafını göndererek kendi portresinin yapılmasını isteyen Amerikalı bir işadamından söz edilir. Söz konusu işadamı günümüzün ABD Devlet Başkanı Donald Trump’tır. ATEŞİ YOĞURAN KADIN FÜREYA KORAL Türkiye’nin ilk profesyonel seramik sanatçısı Füreya Koral, yalnızca imza attığı yapıtlarla değil seramiğin tarihsel macerasını gözeten yaklaşımı ve bunun sonucunda ulaştığı sentezle de sanat tarihimizde önemli bir yer tutar. Koral, “Benim için seramik her şeyden önce bir araç, kitap, müzik gibi. Dünyayı ifade etmek, kendi dünyamı yaşamak, yaşayabilmek için, paylaşabilmek için bir araç. Yani seramik yalnızca bir süs eşyası bir tüketim malı değil.” sözleriyle seramiğin sanat yanını vurgularken diğer taraftan söz konusu malzemenin tarihteki kullanımına şöyle vurgu yapar: “İstiyorum ki yaptığım çini tabakta en fakir ev yemek yesin. Benim çinilerim herkesin olsun. Yaptığım masa her evde bulunsun. Bir ocak yapmalıyım çiniden. Güzel bir merdiven başı. Kahve fincanlarım olsun bütün kahvelerde. Zengin fakir, iyi kötü bütün evlerde.