Darwin, 1880 yılında yazdığı “Bitkilerin
Hareket Gücü” adlı eserinde her bitkinin
kendi programlama merkezi ile donatılmış
binlerce kök ucuna sahip olduğunu
yazar. Yapılan çalışmalar da ağaçta
beynin muadilinin kökler olduğunu işaret
etmekte ve ağacın hassas kök şebekesinin
sürprizlerle dolu olduğunu göstermekte.
Örneğin, Bonn Üniversitesinden Frantisek
Baluska, kök uçlarında hayvanlardaki gibi
beyin benzeri yapılar bulunabileceği fikrini
savunuyor. Baluska, yaptığı çalışmalarda
ağaçların davranışlarında değişime
sebep olan elektriksel sinyalleri ölçtü.
Çalışmasında, bir ağacın kökünün zehirli
maddelere, delinmez taşlara ya da çok
nemli toprağa rastladığında durumu
fark edip büyüyen kökü kritik bölgelerin
etrafından dolandırdığını gözlemledi. Ama
bitki araştırmacılarının birçoğu, bu çeşit
davranışların akıl, hafıza becerisi ve duygu
için bir veri havuzuna işaret ettiği konusunda
şimdilik şüpheci.
Ancak bitkilerin evrimsel süreçlerinde, farklı
iklim koşullarına ya da çevresel etkilere
karşı geliştirdikleri çoğalma, korunma,
beslenme gibi adapte olma becerileri,
onlarda zekâ olduğunu düşünmemize neden
oluyor. Bitkinin daha iyi suya, topraktaki
minerallere ve güneş ışığına ulaşmak için
gösterdiği esnek davranış biçimleri, birçok
araştırmacının ortaya koyduğu gibi bitkilerin
de zekâya sahip olduğu tezini güçlü bir
şekilde destekliyor.
Hayatta kalmanın temel koşulu olarak zekâyı
ele alırsak ağaçların bizden daha “zeki”
olduğunu bile düşünebiliriz. Geçirdikleri
evrimleşme süreci sayesinde bugün
bizden katbekat uzun yaşayabiliyorlar.
Gezegenimizde, adaptasyon sürecini harika
bir şekilde tamamlamış ve 5000 yaşını
geçmiş ağaç türleri var. Evrimleşirken,
yavaşlamayı ve hareketsiz olmayı “seçmiş”
olmaları, bölünebilir parçalardan oluşmaları,
koloniler halinde ortaklaşa bir yaşam sürüyor
olmaları gerçekten de çok değerli.
Fotoğraftaki orman aslında tek
bir ağaçtan oluşuyor. Bir tane
erkek titrek kavak ağacının
köklerinden yayılan bu klonal,
yani kendisini sürekli yenileyen
ağaç kolonisi tam 80.000 yaşında.
“Pando” adı verilen bu canlı 6000
ton ağırlığıyla bilinen en ağır
organizmadır.
Dünyada
60.000’nin üzerinde
ağaç ve ağaççık
türü bulunmakta.
Bundan 500 yıl önce Leonardo
da Vinci, ağaçlar hakkında
ilginç bir gözlem yaptı.
Ağaçların evrensel bir büyüme
örüntüsü sergilediklerini ve
bunun sonucunda gövdeleri ile
dallarının boyutu arasında bir
ilişki olduğunu fark etti. Ağaç
türlerinin çoğunda geçerli olan
duruma göre, dalların toplam
kalınlığı, ağaç gövdesinin toplam
kalınlığına eşittir. Son dönemde
yapılan bir çalışmaya göre
bunun nedeni, rüzgârın zararlı
etkilerinden korunmak için ağacın
geliştirdiği bir özellik olduğudur.
51