TED Meşale Dergisi 28.Sayı | Page 52

Darwin, 1880 yılında yazdığı “Bitkilerin Hareket Gücü” adlı eserinde her bitkinin kendi programlama merkezi ile donatılmış binlerce kök ucuna sahip olduğunu yazar. Yapılan çalışmalar da ağaçta beynin muadilinin kökler olduğunu işaret etmekte ve ağacın hassas kök şebekesinin sürprizlerle dolu olduğunu göstermekte. Örneğin, Bonn Üniversitesinden Frantisek Baluska, kök uçlarında hayvanlardaki gibi beyin benzeri yapılar bulunabileceği fikrini savunuyor. Baluska, yaptığı çalışmalarda ağaçların davranışlarında değişime sebep olan elektriksel sinyalleri ölçtü. Çalışmasında, bir ağacın kökünün zehirli maddelere, delinmez taşlara ya da çok nemli toprağa rastladığında durumu fark edip büyüyen kökü kritik bölgelerin etrafından dolandırdığını gözlemledi. Ama bitki araştırmacılarının birçoğu, bu çeşit davranışların akıl, hafıza becerisi ve duygu için bir veri havuzuna işaret ettiği konusunda şimdilik şüpheci. Ancak bitkilerin evrimsel süreçlerinde, farklı iklim koşullarına ya da çevresel etkilere karşı geliştirdikleri çoğalma, korunma, beslenme gibi adapte olma becerileri, onlarda zekâ olduğunu düşünmemize neden oluyor. Bitkinin daha iyi suya, topraktaki minerallere ve güneş ışığına ulaşmak için gösterdiği esnek davranış biçimleri, birçok araştırmacının ortaya koyduğu gibi bitkilerin de zekâya sahip olduğu tezini güçlü bir şekilde destekliyor. Hayatta kalmanın temel koşulu olarak zekâyı ele alırsak ağaçların bizden daha “zeki” olduğunu bile düşünebiliriz. Geçirdikleri evrimleşme süreci sayesinde bugün bizden katbekat uzun yaşayabiliyorlar. Gezegenimizde, adaptasyon sürecini harika bir şekilde tamamlamış ve 5000 yaşını geçmiş ağaç türleri var. Evrimleşirken, yavaşlamayı ve hareketsiz olmayı “seçmiş” olmaları, bölünebilir parçalardan oluşmaları, koloniler halinde ortaklaşa bir yaşam sürüyor olmaları gerçekten de çok değerli. Fotoğraftaki orman aslında tek bir ağaçtan oluşuyor. Bir tane erkek titrek kavak ağacının köklerinden yayılan bu klonal, yani kendisini sürekli yenileyen ağaç kolonisi tam 80.000 yaşında. “Pando” adı verilen bu canlı 6000 ton ağırlığıyla bilinen en ağır organizmadır. Dünyada 60.000’nin üzerinde ağaç ve ağaççık türü bulunmakta. Bundan 500 yıl önce Leonardo da Vinci, ağaçlar hakkında ilginç bir gözlem yaptı. Ağaçların evrensel bir büyüme örüntüsü sergilediklerini ve bunun sonucunda gövdeleri ile dallarının boyutu arasında bir ilişki olduğunu fark etti. Ağaç türlerinin çoğunda geçerli olan duruma göre, dalların toplam kalınlığı, ağaç gövdesinin toplam kalınlığına eşittir. Son dönemde yapılan bir çalışmaya göre bunun nedeni, rüzgârın zararlı etkilerinden korunmak için ağacın geliştirdiği bir özellik olduğudur. 51