TED Meşale Dergisi 25. Sayı | Page 30

Cahit Külebi’nin 1949 tarihli ikinci kitabı Rüzgar’ı oluşturan bölümler şairin şiir coğrafyasını özetler niteliktedir. “Rüzgar” bölümünde doğa, “Kadınlar”da aşk, “Çocuklar”la çocukluk, “Dostlarım”da etkilendiği şairler, “Yurdum”da vatanseverlik temalarını öne çıkaran Külebi, “Son” adını verdiği tek şiirli bölümde bu konulardan etkilenmiş bir şairin ruh durumunu ortaya koyar. Külebi yıllar sonra “Şiir Yöntemim”de “En çok yurdumdan söz ettim / Doğayla insanla içli dışlı”, “İlk ustam oldu benim halk”, “İkinci ustamsa doğa”, “Üçüncü ustamdı kadınlar” dizeleriyle az sayıda temada derinleşen bir şair olduğunu ifade edecektir. “Dostlarım” bölümünde yer alan “Karacaoğlan’a” başlıklı şiirin açılışında “Bacanak, senin sevdiğin / Kızların gelinlerin / Kemikleri sürme oldu ama / 28 Yaşadı türkülerin” diyen Külebi halk şiirinin kalıcılığına inanır. Karacaoğlan’a “bacanak” hitabıyla seslenerek halk şiiri geleneğiyle nasıl bir akrabalık ilişkisi kurduğunu açıkça belirtirken Divan Şiiri’nden Bâki’ye, modern Fransız şiirinin öncülerinden Guillaume Apollinaire’e ne denli yakın olduğunu gösterir. Turgut Uyar, şairin halk şiirinden edindiklerini şöyle dile getirir: “Külebi, geçmişine, (öz geçmişine ve şiirin geçmişine) çok şey borçludur. Şiirinde ne varsa yoğunlukla yaşanmış bir geçmişten çıkar gelir. Halk şiirini halk şiiri yapan bütün duyguları, bütün deneyleri bir kez de kendisi yaşamıştır. Edinme, bilgisel değildir ondaki beğeni; şiirine taşıdığı yakıcı hüzün, yaşadığının, kendini oluşturan çevre ve koşulların, doğayla bildik, yakın ilişkisinin toplamı ve sonucudur. Bu yönüyle Külebi, benzeri olmayan bir örnek niteliği taşır Türk şiirinde: Politika yapmadan halkçı şiir yapmak! Siyasal hiçbir ima, slogan yapma hevesine kapılmadan bütün ezilmişliğini de keyfini de duyurur Anadolu insanının. Bu başarısının tek nedeni, sanırım halkı anlatmaya kalkışmamasıdır. O, halk’tır, halktandır, halkça duygulanır. Ne var ki, bu duygularını şaşmaz bir şiir sezgisiyle rafine eder, yaşadığı şartlara uygular.”