TED Meşale Dergisi 25. Sayı | Page 13

11. yüzyılın bitimine kadar Doğu Roma (Bizans) egemenliğinde kalan; savaşlar, din kavgaları ve saldırılara rağmen görkemli bir yaşama tanıklık eden Roma dönemi Ancyra’sı maddi kültür zenginliğini uzun yıllar cömertçe sergiler. 16. yüzyıldan itibaren yün ve kumaş pazarıyla ünlenen Ankara, Avrupalı seyyahların da ilgisini çekmeye başlar. Ankara’yı ziyaret eden farklı mesleklere sahip bu yabancı seyyahların gözlemleri, kitap, gravür, plan ve çizimlerinden oluşan çok önemli bir arşivin günümüze kadar ulaşmasına olanak sağlamış; Ankara tarihi ve arkeolojisine önemli katkılarda bulunmuştur. Bu arşivlerden elde edilen bilgiler, artık yerinde olmayan Roma dönemi Ankara eserleri hakkında fikir sahibi olmamıza yardımcı olur. Tournefort, William Francis Ainsworth, William John Hamilton, Vital Cuinet, Charles Texier, Georges Perrot gibi birçok seyyah, şehirdeki hemen hemen her avluda güzel sütun başlıkları, kapı girişlerinde yazıtlar, ev duvarlarında sunaklar, heykeller bulunduğuna ve bunların o dönemde başka işlevler için kullanıldığına değinmiştir. Şehirdeki yazıt ve devşirme malzemenin zenginliğinden bir hayli etkilenen bu seyyahlar Roma ve Bizans dönemi Ankarası’nın Anadolu’nun diğer kentlerine nazaran daha zengin olduğunu vurgulamış ve bu nedenle hemen hepsi, Roma döneminde Ankara’nın çok önemli bir merkez olduğunu belirtmiştir. Amerikalı yazar ve ressam Henry John van Lennep “Antik döneme ait sanata ve görkeme her adımda rastlanan bu şehir, zenginlik açısından şimdiye kadar bu ülkede ziyaret ettiğim şehirler içinde istisnadır. Fakat sadece parçalardan oluşmaktadır ve zamanın yıkıcı etkilerine hiçbir yapısı dayanamamıştır.”* cümleleriyle güzel Ancyra’nın önemini bize bir kez daha hatırlatır. Texier’in yazıtlardan elde ederek aktardıkları ise geçmişin kalıntılarını diriltir ve gözlerimizin önüne ihtişamlı bir şehir getirir. Hipodromu, gymnasiumu, hamamları, su kemerleri, tiyatrosu ve birçok tapınağı ile antik çağ ve ortaçağ Ankara’sı zihnimizde ete kemiğe bürünür. Tarihin tozlu sayfalarında kalmış mimari ögelerin yanında bugün izlerini sürebileceğimiz “Yazıtlar Kraliçesi” diye nam salan Augustus Tapınağı, Roma Hamamı ve Sütunlu Yol, Balgat’ta bulunan Doğu Roma mezarlığı, St. Clement Kilisesi, Bent Deresi’ndeki Antik Roma tiyatrosu, Roma İmparatoru Julianus Apostata’nın şehri ziyareti anısına dikilmiş Julianus Sütunu (Belkız Minaresi) gibi kalıntılar, meraklıların ziyaretini beklemektedir. *Van Lennep, H. J. (1870). Thirty years missionary in Turkey, Volume II. London: John Murray. s.175 11