ÖLÜMÜNÜN ELLİNCİ YILINDA
Füruğ Ferruhzad
Kültür ürünleri, insanlığın ortak değerlerini yansıtmak
bakımından evrensel bir kimlik taşımakla birlikte çıkış
noktaları çoğunlukla yerel veya ulusal unsurlardır.
Özellikle edebiyat söz konusu olduğunda kullanılan ana
malzeme, yani dil, bu durumu kaçınılmaz kılar.
Sanatçının işlediği tema ne olursa olsun, onu ifade ettiği
araç ana dili olduğundan, o dili bilmeyen kişilerin eserle
ilişki kurması için bir yardımcıya, çeviriye ihtiyaç vardır.
Çeşitli dönemlerde ortak bir kültür havzasını paylaşan
ulusların birbirlerinin dillerini etkilediği, sanat alanında
benzer yapıda ürünler ortaya koyduğu görülür. Divan
Edebiyatı olarak adlandırılan klasik Türk şiirinin İran
şiiriyle ilişkisi buna örnektir. Bir yandan çeviri yoluyla
birbirlerini tanıyan Türk ve İranlı şairler, diğer yandan
karşılarındaki ulusun dilinin inceliklerini öğrenmişler,
İslam estetiği başta olmak üzere sınırları belirlenmiş bir
alanda birbirleriyle dönem dönem yarışa tutuşmuşlardır.
18. yüzyıl Divan şairi Nedim, “Bu şehr-i Sitanbul ki bi
misl ü behâdır / Bir sengine yek pâre Acem mülkü
fedadır” derken yalnız Osmanlı başkentini İran’la
kıyaslamamış, Divan şiirinin İran şiirine üstünlüğünü de
vurgulamıştır.
24
Türk-İran ilişkileri Osmanlı dönemindeki uzun siyasi
çekişmelerden çok öncesine dayanır. Selçukluların
Anadolu’ya gelmeden önce yerleştiği İran coğrafyasında
Pers kültürünün tüm renkleri ile İslam’ın getirdiği
yenilikler bir arada yaşıyordu. Türklerin Asya içlerinden
getirdiği uygarlığın da bunlara eklenmesiyle ortaya
çıkan sentez, sonraki yüzyıllarda hem Türk hem de
Acem sanatını etkileyecektir. Aynı bölgeyi paylaşmanın
avantaj ve dezavantajlarını neredeyse eşzamanlı
biçimde yaşayan iki topluluğun 19. yüzyılla başlayan
Batılılaşma macerası da paralel ilerler. Bu süreçte Batı
edebiyatının etkisinin Osmanlı toprakları üzerinden
İran’a ulaştığını söylemek de mümkündür. İki ülkenin de
geleneklerini koruyarak Batı uygarlığına eklemlenme
çabasında edebiyatın izlediği yol, özellikle 1940’lardan
itibaren siyaseti de etkisi altına alacak; hak ve özgürlük
talepleri, daha iyi koşullarda yaşama arzusu gibi
kavramlar hem Türkiye’de hem İran’da öne çıkacaktır.
Bu bakımdan İran edebiyatına yakından bakmak biraz
da Türkiye’ye bakmaktır.