Tan Yeri I. Yaz Sayısı | Page 52

Dosya Dışı 48 SUN TZU, CLAUSEWITZ VE SAVAŞ SANATI Mete Aksoy Hayır! Tabiî ki hayır! Bu konuyu açalım. Hiç bir insan yaşadığı dönemin şartlarından bağımsız değildir. Dolayısıyla, insanların oluşturduğu hiçbir fikir, hiçbir ideoloji ve hiçbir sanat ait olduğu çağın ruhundan bağımsız olamaz. Peki bu durum, yani yaşanılan dönemin insan üzerindeki bu etkisi, fikir adamının, ideoloğun veya sanatçının değerini düşürür mü? Bu etki, kitleleri harekete geçiren, bir sevgiliye koşar gibi ölüme koşturan, âdeta şehvet duygusuyla bir fikir uğrunda çarpışmayı fikirlerinde çok doğal bir şekilde, âhenk içinde kaynaştıran bu sıradışı insanların değerini düşürür mü? İçinde yaşadığı zamanın kendi üzerinde etkisi olması demek, yüzyıllar boyu yaşayan fikirleri, belki de onlarca yıl zihnî doğum sancıları çekerek doğuran bir dâhinin değerini düşürmek demek midir? Yani bu söylediğimiz, savaş sanatı dâhileri Sun Tzu ve Clausewitz’in değerini düşürmek midir? Monet’in gördüğü bir manzara ile benim gördüğüm manzara “aynı”dır. Her ne kadar Monet ile aramızda yüz otuz dört yaş fark olsa da, aynı zamanda olduğumuzu farzedelim. İkimiz de işte aynı mekânda ve zamandayız diyelim. İşte şurada güneş şemsiyeli bir kadın var, elbisesinin arka tarafı rüzgardan ön tarafa doğru kıvrılmış, yanında da bir çocuk... “Gerçeklik” olarak aynı gerçekliğe bakıyoruz; benim gördüğüm bu. Fakat Monet gördüğünü resim ile ifâde ediyor. Monet burada eşi ile çocuğunu resmediyor ve havanın açık olmasıyla, güneşle ve rüzgarla iyimserliği vurgularken, aynı zamanda resminde enerji dolu renkler kullanarak, enerji ve şevk de veriyor bize. Ama başka bir şey daha var: Kadının eteği ve saçları rüzgardan etkilenmiş; uçuyor. Bu güzel ve neşeli anın kısalığını, “sadece bir an” olduğunu anlıyoruz. Bu güzel anın geçiciliğini, uçuculuğunu kavrıyoruz. Belki de Monet bize zamanın, belki de aile içinde, doğada geçirilecek zamanın değerini anlatıyor bu rüzgar ile. Belki de “değerini bilin rüzgar gibi geçecek...” diyor... Dolayısıyla Monet ile aynı şartlar içinde olsak bile, o, eseri ile insanı, doğayı ve zamanı anlatan bir yorum ortaya koyuyor, ben ise sadece “şemsiyeli bir kadın ve bir çocuk var, işte o kadar” yorumunu. Monet bu eserinde, Peyami Safa’nın deyişiyle, zamanın dışına fırlıyor. Artık yaşadığı çağın dışına çıkmış ve evrenseli yakalamıştır. Bu açıdan baktığımızda, dâhinin, sanatçının yaşadığı zamandan bağımsız olmaması onun değerini hiçbir şekilde düşürmez. Bu