44
nelik indoktrinasyonda bulunur. Bu yadırganacak bir
şey değildir. Bilakis aksi takdirde düzeni sağlamak imkânsızlaşır. Resmi tarih diye istihfâf edilen bilgiler bu
okullarda öğretilmedi mi yoksa?
Demokrasi denince aklıma gelen daha birçok
soru var aslında. Yazının daha fazla uzayıp okunmaz
bir hal almaması için bu kadarıyla iktîfâ etmeyi uygun
gördüm. Ayrıca Batı dünyasında Demokrasiye getirilen tenkitleri de paylaşmak istememe rağmen yine aynı
sebepten dolayı paylaşmadım. Şunu da eklemeden
edemeyeceğim, artık halkımızın neredeyse bütün katmanları demokrasiyi “tartışılmaz doğru” olarak kabul
ediyor. İlk yıllarda demokrasiyi savunan kadrolara kızarak “anti demokrasi” çığlıkları atanlar artık demokrasiye yapılacak her türlü hakareti sanki dine yapılmış
bir hakaret olarak telakki ediyor. Bırakın hakareti demokrasinin tenkidini duymaya bile tahammülleri yok.
İşte en büyük sıkıntı da bu. Cumhuriyetin ilk yıllarında
“kayıtsız şartsız sandık” diyenler ise, “sandık her şeyi
bitirmez” demeye başladı. E bu ne perhîz bu ne lahana
turşusu? Bu demokrasi denilen modern zaman putu
madem bu kadar harika o zaman dakika başı onu değiştirmek niye?
Her türlü hükümet biçiminin iyi ya da kötü
yanları olacaktır. Biz burada “Demokrasi kesinlikle
olamaz” demiyoruz. Arz etmeye çalıştığımız konu kutsallaştırılan demokrasinin de eksik ve hatalı yanlarının
olduğu. Herkesi efendi yapan bir hükümet biçimi...
Homeros bu konuda “Çokluğun efendi olması kötü
şeydir; yöneticiniz tek olsun” diyor. Ve bendenize kalırsa son derece de haklı. Masal bu ya vaktin birinde
bir hayvanlar meclisi toplanır. Bu mecliste bütün hayvanlar eşit kabul edilir ve meclis üyeleri bu genel kabulden aldıkları cesaretle tumturaklı nutuklar çekmeye
başlarlar. Nutuk sırası tavşana gelir. Tavşan kendinden
emin bir ses tonuyla nutkuna başlar. Şöyle asarız,
böyle keseriz dedikçe bütün meclis ayran budalası gibi
tavşanı dinlemeye başlar, hatta aralarından bazıları naralar atmaya başlar. Derken aslanlardan birisi dayanamaz ve sorar; “Sayın tavşan, pençeleriniz nerede?”