40
yaptığı haklı tezine dayanarak memleketin yönetimine globalizmin daha çok yayılması için elinden geleni yadâir yalnızca kendisinin söz sâhibi olduğu iddiasını gü- pıyordu.
düyordu.
Türk demokrasisinin asıl sorunu, Türk cumhuİsrail’le berâber Türkiye, “coğrafî” olarak Do- riyetinin de yaptığı gibi, kendisini bir taraf seçmek zoğu’nun içinde, Batı’nın sistemi liberal demokrasinin runda hissetmesiydi. Bu zorunluluk çeşitli siyâsî
temsîlcisi oldular.2 Devletçi-seçkinci veyâ gelenekçi- hâdiselerle de perçinlendi. Türkiye, biraz da gönüllü
liberal, Türkiye’de liberal demokrasiye karşı olan hiç- olarak, “hür dünyâ” tâbir edilen zümreye dâhil olmak
bir ciddî güç odağı yoktu. Bu arada, merkezi ele için, ancak tartışmaya da pek fırsat bulamadan liberal
geçiremeyen çevre, kendisine yeni bir merkez yarat- demokrasiye ve onun “sâhibi” Batı’ya eklemleniverdi.
mak ve eski çevreyi de kendisine mecbûr etmek yo- Osmanlı ve cumhuriyet, yâni Türkler, kendi yerleşikluyla Türk siyâsetinin farklılaşmasına yol açtı. Ancak liğini yaratamadı. Kendi yerleşikliğini yaratamadığı
yine, hiç kimse liberal demokrasiye karşı hiçbir şey için “çarpık şehirleşti”; bununla atbaşı, “çarpık şehirsöylemek ihtiyâcı hissetmiyordu. Türkiye’yi bir Sov- lileşti”. Bozkırlı değerlerini kendi şehirlisinin anlayıyet peyki yapmak isteyen komünistler hâriç... Bu teh- şına yerleştiremedi, bu değerleri temel alan bir
like de birçok vatanseverin kanı pahasına bertarâf şehirlilik yaratamadı. Bir “cumhuriyet tipi” ortaya çıedildikten sonra, son on iki yıl da dikkate alınırsa, bu karamadı. Bu, “Türk tipi demokrasi” veyâ “Türk detopraklarda liberal demokrasi için hiçbir tehdît unsuru mokrasisi” diye bir şeyin ortaya çıkmasına da engel
oldu. Batı medeniyet dâiresine sorgusuz sualsiz girkalmadı, denebilir.
meyi tercîh eden Türkiye, bu yapı kendi millî altyapıLiberal demokrasi Batılı değerler üstüne inşâ sına da uygunluk göstermediği için demokratikleşmeyi
edilmiş bir yönetim sistemiydi ve iddia edildiği gibi de beceremedi.
kökeni Eski Yunan’da değil, kapitalist ekonomideydi.
Peyâmi SAFA’nın “sentezci” olarak niteleyeBu ekonomik sistemin en büyük ve hattâ bâzen tek
temsîlcisi ABD idi. Sovyetlerde ise, Marksist ve onun bileceğimiz anlayışı, aslında bunun için çok kıymetlibayağı yumuşatılmışı olan sosyalist demokrasi yeşer- dir. Her derde devâ olarak ileri sürülen ve şimdilik
mişti. Birincisine göre demokrasi, Marksist-Leninist insanlığın daha güzelini üretmeyi beceremediği dedevrim için bir araçtan başka ve daha fazla bir şey de- mokrasinin, Türk kültür ve tarihinden kökler bulunarak siyâsî ve sosyal hayâtımıza monte edilmesi, “şahıs
ğildi.3
mı, toplum mu” diye yıllardır birbirini yiyen dünyâya
Liberal demokrasi, şahıs haklarını toplumun hakîki bir çâre olabilecektir. Zirâ Türklerin, toplumcu
üzerinde tutan bir söylemler demetinin üstünde, şahısçı fakat şahsı yok etmeyen, şahsın enerjisini toplumla
bir silsilenin belki de son halkası olarak ortaya çık- kaynaştırarak ikisinin de çıkarını gözeten, hiçbir şahsa
mıştı. Şehirliydi. Buna göre, toplum bâzen çok fazla toplumu fedâ etmeyecek ancak toplum içinde tek bir
bir şey ifâde etmeyebilir, her bir şahsın tek tek çıkarı kişi olmayı da unutturmayacak bozkırlı kafası, ya topiçin toplumun menfaati göz ardı edilebilirdi. Bu da, luma veyâ insana kıyan demokrasi kliklerinin ikisinin
yönetimin kötü niyetli kişiler eline geçtiğinde dikta- de rûhuna rahmet okutabilecek bir sisteme gebedir.
törlüğe dönüşmesi tehlikesini her zaman dikkate al- Meziyet, bu değerlerin üzerine bir demokrasi inşâ edemayı gerektiriyordu. Nitekim Türkiye’de 21. asrın bilmededir.
şimdiye kadar geçen yıllarının en büyük tehlikesi de
Kaynakça ve Dipnotlar
budur.
Marksist veyâ sosyalist demokrasi ise, toplum
için şahsı fedâ etmeye meyyâl bir sistemdi. Özellikle
birincisi, insanlık fikrî evrimini tamamladıktan sonra,
demokrasiye ihtiyâç kalmayacağını umut ediyordu.
İkincisi neşet ettiği birincisi kadar sert değildi, hattâ
özel mülkiyete bile karşı değildi artık ama, yine de
Türkiye için hiçbir millî değer ifâde etmiyordu. Zâten
liberal veyâ marksist, iki türün de yalnızca temsîlî bir
mânâsı vardı ve ikisi de temsîl ettiği tarafın virüsü gibi
telakkî ediliyor, öncüsü olduğu enternasyonalizm veyâ
BERKES, Niyazi, Türkiye’de Çağdaşlaşma, YKY, İstanbul, Haziran 2013.
HEYWOOD, Andrew, Siyaset, haz.: Atilla YAYLA, Adres, Ankara, Mart 2013.
KONGAR, Emre, 21. Yüzyılda Türkiye, Remzi, İstanbul, 2012.
SAFA, Peyami, Türk İnkılâbına Bakışlar, Ötüken, İstanbul, Ekim 2011.
YAYLA, Atilla, Siyaset Teorisine Giriş, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2004.
1
Peyami SAFA, Türk İnkılâbına Bakışlar, Ötüken, İstanbul, Ekim
2011, syf. 157.
2
Atilla YAYLA, Siyaset Teorisine Giriş, Siyasal Kitabevi, Ankara,
2004, syf. 17.
3
a.g.e., syf 43.