ONURHAN ATEŞLİ
durma
yeteneğini hayata geçir...
İnsanoğlunun en büyük tabularından biridir bir
şeyi yapamama, becerememe korkusu… Hele
ki bu iş el, kol, vücut koordinasyonu gerektiren
herhangi bir sporla, enstrüman çalmayla veya
dans etmeyle alakalı olduğunda ise en büyük
kalkanımızı kaldırırız; “Benim ona yeteneğim
yok, yapamam, beceremem.” Genel çevreye de
yayarsak eğer, bu iş daha ilginç bir hal almaya
başlar. “Komşular ne der, çevremde kimse
yapmıyor, ben yaparsam acaba hakkımda ne
düşünürler v.s” Halbuki yapmak istediğimiz şeye
yeteneğimiz olup olmadığını bilmeden, olmasa da
uğraşarak, çalışarak o işi becereceğimiz boyutunu
hiçe sayarak bir anlık düşünce olarak aklımıza
gelir ve gider. Ya yetenekliysek ve bunun farkında
değilsek…? Bu süreç de böyle uzar, gider…
Bu yazıda ise ben size işin dans boyutundan
bahsedeceğim.
Dans, insanlık tarihinin ilk sanat eylemi olarak
ortaya çıkmıştır. İnsanoğlu duygularını sözle ifade
etmeden önce dans etmiştir. O zamanki koşullarda
dansa iştirak eden ritimdi. İlkel insana göre ise
ritim bir çeşit dildi. İlkel insanı öncelikle kutsal
inançları dans etmeye yöneltti ve zamanla bir dua
haline geldi. Günlük yaşamlarını, avcılık, mücadele,
Dans, insanlık
tarihinin ilk sanat
eylemi olarak ortaya
çıkmıştır.
hasat, savaş, iklim, mevsimler, doğum, ölüm,
sevinç, keder… Hepsi bir şekilde tanrılara ulaşma
gereksinimini ortaya çıkardı ve insanları törenler
düzenlemeye itti. İnsanlar duygularını anlattı ve
B İ R YETENEK
KA Ş İ F İ D İ R