GEZİ
Öyle bir şey ki...
duğumda göz kapağımın seğirmesine sebep oldu.
Etrafınızda onlarca balon, kimisi kalkmış, kimisi kalkmak
üzere, ara ara bir ejderhanın çıkardığı sese benzer çıkan ses,
alevin ışığı ve sıcaklık hissi, yeryüzünde gitgide küçülen coğrafi şekiller ve küçülen şekillerden sonra, bütün coğrafyaya
tepeden geniş bir açıyla bakışın getirdiği büyük uçma hissi...
Sen, 300 milyon, sen, milyar...
Bazıları bu uçma hissini, uçakta da aynı his var diye tanımlayabilir. Bilin ki; onlar kesinlikle balonla uçmamıştır. Bu his
her şeyin ötesinde size özgürlük hissini hatırlatır en başta.
Çünkü içinde bulunduğunuz şey, etrafınızdaki boşluğa göre
çok küçüktür. Bu boşluk ve rüzgar hissi size bir uçakta olmadığınızı hatırlatır. Balon seyahatinin en büyük farkı zaten
budur.
Havanın durumuna göre pilot büyük ihtimalle alçalıp yükseldi sürekli. Ben zaten yerden de beni büyüleyen peri bacaları ve derin vadilerin dik duvarlarını, bir de havadan uzansam dokunacakmış kadar yakından izledim.
Bir de güneşin doğuşu. Zaten özgürlük hissinin dibine vurmuşum. Efil efil esen rüzgar beni doruklara çıkarmış, solumadığın kadar temiz hava soluyorum. Bir de üstüne güneş
doğmaya başladı Hemen fotoğraf makinamı elime aldım. E
yeri gelmişken söylemek gerek tabi. Fotoğraf tutkunları için
i-na-nıl-maz bir tecrübe. Yüksekten korkuyorsan zanax falan
iç yine çık... Ama çık...
Biz önce kalkanlardan olduğumuz için önce iniş yaptık. Yaklaşık 1 saatti uçuş süremiz. Genelde bu civarda sürermiş zaten. Önce ind