SEVECEN 24 Part 2 | Page 66

AH BU ALIŞKANLIKLAR !
MUTSUZLUKLA DANS
SEVGİLİ ARKADAŞIM ,
Gizem ÇOBANOĞLU

AH BU ALIŞKANLIKLAR !

Eskiden çok sıradan , monoton bir hayatım vardı . Tüm okul günlerim , sabahlarım bir kavanozun içindeki pirinç taneleri gibi birbirinin aynısıydı . İlkokula başladığımdan beri diş mancunumun rengi , sütümün aroması , tostumun tadı , kalkış ve yatış saatim , ödev yapma , kitap okuma zamanlarım hep aynıydı . Arkadaşlarım bu kadar sıkıcı ve tek düze bir hayatımın olmasına hep laf söylüyorlar , benimle dalga geçiyorlardı . Yine monoton bir günün sabahında uyandım . O sabah her şeyde bir tuhaflık vardı . Saat 6.05 ’ te kalkmam gerekirken saat 6.06 ’ da kalktım . Yedi yıldır yaptığım gibi yatağımın sağ tarafından değil , sol tarafından kalktım . Naneli bir diş macunu kullanacağıma çilekli bir diş macunu kullandım ve fark ettim ki hayatımda ufak değişiklikler yapmamda hiçbir sakınca yoktu . Aynı sabah saçımı at kuyruğu yapacağıma ördüm . Çok da yakıştı . Kahvaltıda durmadan “ Beni ye !” diye bağıran tost yerine fındıklı kurabiyeyi seçtim . Ayrıca bardağın içinde dans eden çikolatalı süt yerine bana âdeta gülümseyen muzlu sütü içtim . Bu alışkanlıklarımı küçük küçük değiştirmeye her gün devam ettim . Aradan birkaç ay geçtikten sonra ben bu alışkanlık değiştirme işini iyice abarttım . Sabahları bazen cips yiyip kola içiyor , bazen de dondurma yiyip soğuk çay içiyordum . Çoğu zaman okula saçlarım açık gidip öğretmenlerimden azar işitiyordum . Hatta bir keresinde okula serbest kıyafetlerimle gitmeye kalkışmıştım da annem beni zar zor vazgeçirmişti . Bir gün annem beni çekti bir kenara ve benimle konuşmak istedi . “ Bu alışkanlık işini çok abarttın , sırf alışkanlıkların yüzünden arkadaşların seninle dalga geçiyor diye kendini neredeyse rezil edecektin . Kızım alışkanlıklar iyidir .” demişti . Sonra bilgisayarımın başına geçip TDK Büyük Sözlük ’ e “ alışkanlık ” yazdık . Annem Türkçe öğretmeniydi . Dolayısıyla bana bir şeyler açıklamak için hep TDK ’ nin sözlüğünü açardı . “ Bir şeye alışmış olma durumu , alışkanlık , alışkı , itiyat , huy , meleke , ünsiyet , yordam ” yazıyordu . Sona doğru olan sözcükleri anlamadığımı annem bakışlarımdan fark etmiş olmalı ki “ Sondakilere takılma , ancak ilk tanımı aklına kazı . Bir şeye alıştıysan onu kolay kolay bırakamazsın , eğer alışkanlıkların düzgünse onlardan asla vazgeçme . Arkadaşların seninle ne kadar dalga geçerse geçsin onları umursama . Senin sağlığından , öğretmenlerinin gözündeki imajından daha mı değerli .” dedi . Anneme sarıldım ve annemin çok haklı olduğunu düşünerek iyi alışkanlıklarımı tekrar kazanmaya karar verdim .
Başak UÇKESEN

MUTSUZLUKLA DANS

Mutsuzlukla saklambaç oynuyoruz . Bazen de bilerek bizi ebelemesine izin veriyoruz . Niye mutlu olmak varken mutsuzluğu seçiyoruz ? Mutsuz olmak kolay olduğu için mi ? Kötü bir olay yaşadığımızda onu düzeltmek yerine mutsuzluğa kapılırız . Kötü bir şey düşündüğünüzde hemen mutsuz olabilirsiniz . İlgi çekmek için mutsuz olanlar bile var . Bir kitapta “ Parmak Çocuk , Kibritçi Kız , Kırmızı Başlıklı Kız ” ın ön planda olan mutlulukları değil , mutsuzluklarıdır ; çünkü mutsuzluk , mutluluktan daha ilginçtir .” diyordu . Kesinlikle katılıyorum . Herkes mutlu olmak ister . Mutlu olduğumuz zamanlarımızın değerini ölçmek zordur . Mutluluk çok sevecendir , mutluluğu seçtiğinizde zaten o bir şekilde gelecektir size . Sizin yapmanız gereken moralinizi bozmamak ve hedefinizde olan mutluluktan vazgeçmemektir . Her zaman kendiniz olun ! Mevlana ’ nın dediği gibi : “ Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol !” Peki diyeceksiniz ki kendin olmakla mutluluğun ilişkisi nedir ? Doğallık , samimiyet , içtenlik mutluluğu getirir . Tabi siz ısrarla mutsuzluğu seçmediyseniz . Mutluluk sağlık gibidir ; kaybedince değeri anlaşılır , ya kaybettikten sonra olduğu gibi geri gelir ya da yanında bazı kayıplar getirir .
Melis AKKOCA

SEVGİLİ ARKADAŞIM ,

Neredesin ? Gözüm seni arıyor dağların görülmesi zor yamaçlarında . Çok yalnızım . Yirmi yıl öncesine dönebilmek için neler vermezdim bir bilsen ! Artık bir bastondan başka şeyim kalmadı . Gece gündüz gökyüzünü izliyorum , yağmuru dinliyor , güneşle konuşuyorum . Güneş bana senin yakınlarda olduğunu söylüyor , ona güveniyorum . Dostluk zaman geçse de unutmamakmış , hissetmekmiş . Bazı şeyler , sağlık gibi ; kaybedince değeri anlaşılıyor . Zaman çok inatçı , dediğim dedik , söz dinlemez bir şey . Anlamıyorum onu ; ne bu acele , bu telaş ? Üzüntü içindeyim dostum , her an ağlıyorum ; ama pes etmedim , etmeyeceğim . Daima okuyorum , okuyacağım . Hayat bana mücadele etmeyi öğretti . Hiçbir şeyin sınırının olmadığını ... Ben de seni bulmaya karar verdim . “ Sobe !” demeye geliyorum . Dün gece ilkokul yıllarımız geldi aklıma . Ne de çok eğlenirdik ! O gün söz vermiştik , birbirimize hep güveneceğimize dair . Güven olmazsa dostluğun baş harfi bile görünmez . Ne demiş Cicero : “ Biri gerçeği duymak istemediği , öteki yalana hazır olduğu zaman dostluk , dostluk olmaz .” Adamakıllı özlemişim . Aramızdaki bağ , hiç kopmayacak . en önemlisi , zaman buna etki edemeyecek ; çünkü gerçek dostluklar ömür boyu sürer . İyi ki seni tanımışım . Daha çok yazmayı isterdim ama güneş beni çağırıyor , geç kalmayayım , kendisi huysuzdur . Senden haber getirmiş olmalı bana . Seni en kısa sürede bulmayı diliyorum . Sevgilerimle Dostun Nehir
167