Bartu KIRAY
BİR KONU ÜZERİNDE DÜŞÜNMEK
Bir konu üzerine düşünmek, kafa patlatmak bir tekneyle denize açılmak gibidir. Uzun, zorlu ve yorucu bir macera …
Denize açılmak gibi, bir konu üzerine düşünmek o konu hakkında bilgi ve tecrübe sahibi olmayı gerektirir. Yetersiz bilgiyle, ya hızını alamaz karaya oturursun ya da teknene yandan vuran dalgalar gibi gelen karşıt düşüncelerle alabora olursun.
Bir konu üzerine düşünürken uzun araştırmalar yaparsın, notlar tutarsın, biraz daha araştırma yaparsın …
Sonunda, yeterli bilgiyi alınca yelken açarsın. Artık hiçbir dalga deviremez seni! Hepsini yarar geçersin. Bu sırada makaleler yazmaya başlarsın. Sonra bilgin yetmemeye başlar. Bir limanda durur, tekrar araştırmaya başlarsın, not tutarsın... Etrafındakiler sana,” Akıntıya kürek çekiyorsun, bırak bu boş işleri!” diyebilir. Yüzde yüz yanılıyorlar. Çünkü senin gemin yelkenli, kürekle işin yok! Hem yelkenlileri akıntıdan çok rüzgâr etkiler ve açık denizde çoğu zaman akıntı ve rüzgâr zıt yönlüdür.
Seyire devam edersin... Bir gün, yazdığın makaleleri derlemek gelir içinden. Derlerken bir bakmışsın makalen kalmamış! Yeni makale yazarken çay demlemek için teknenin içine girersin. Yukarı güverteye çıktığında karşında haritalarda olmayan, ufacık bir ada görürsün.
Hedefine ulaştın! Tebrikler. Adaya bir isim verirsin ve artık kütüphane dediğimiz devasa haritalarda senin derlenmiş makalelerinden oluşmuş, sana ait bir ada vardır.
Damla BİLGİNOĞULLARI
UÇSUZ BUCAKSIZ
Bir tekneyle okyanusa açılsak bugün kim bilir nasıl hissederiz kendimizi? İlk önce nereye gideriz kim bilir? Peki ama kimi alırız yanımıza? Bunca soru varken aklımızda bunların cevapları kimde acaba? İşte bunların hepsinin cevabını bulacağız birlikte bu yazımda.
Diyelim ki açıldık okyanusa ve okyanusun tam ortasındayız. Yanımızda da dünyada en çok sevdiğimiz insan, bir öğretmen gibi bize hayatı öğreten ve yanındayken en çok mutlu olduğumuz insan olan annemiz var. Birlikte uçsuz bucaksız okyanusun sonunu gözlüyoruz.
Derken okyanusta fırtına çıkıyor ve biz teknede bir sağa bir sola savruluyoruz. Annemizin bize“ Hadi motoru çalıştır da buradan gidelim.” dediğini duyuyoruz. O anda hızla dümene doğru büyük adımlarla yürüyoruz ve evet tekne çalışıyor. Biz koskocaman okyanusun ortasında artık hızla yol alıyoruz.
Yol almasına alıyoruz ama nereye gidiyoruz ve neredeyiz biz? Bunların hiçbirini bilmiyoruz. Ama bildiğimiz tek bir şey var. O da gittikçe daha da çok kaybolduğumuz.
Birden güneş batmaya başlıyor. Umutsuzluğumuz ve korkularımızla artık yüzleşme zamanı geliyor zannederken aniden bir ses duyuyoruz. Bu tiz ses çok yakınımızdan geldiği için ilk önce şaşırıyoruz. Daha sonra ise bu sesin bir yunustan geldiğini anlayarak tekneden aşağı bakıyoruz. Bir de ne görelim okyanusta gerçekten bir yunus var. Bu yunus etrafında hızla dönerek sanki bize bir şeyler anlatmak istiyor. Birkaç dakika sonra yüzmeye başlıyor. Annemiz her zaman yunusların okyanusta kaybolmuş teknelere yol gösterdiğini söyler. İşte bu nedenle biz de bu yunusu takip ediyoruz.
Uzun süren bu takipten sonra önümüzde bir ada duruyor. Bu uzun yolculuğun ardından karaya ulaştığımız için çok mutluyuz. Annem ile birbirimize bakarak gülüşüyoruz. Kim bilir şimdi bu adada neler yaşayacağız birlikte? Neler yapacağız burada kaldığımız sürede? Nasıl hissedeceğiz birlikte? Bu soruların cevapları da sizde saklıdır belki de!
155
157