KINALI ALİ DESTANI
(Bir komutanla bir asker sahneye girerler.)
KOMUTAN:(Yolda oynayan bir çocuğa sorar.)Muhtarın evi neresi delikanlı?
ÇOCUK: Muhtar şu gelen adam, asker abi.
KOMUTAN: Selamünaleyküm muhtar.
MUHTAR:(Muhtar koltuk değnekli aksak biridir.)Ve aleykümselâm, hoş geldiniz. Buyurun
eve gidelim soluklanın.
KOMUTAN: Zamanımız yok, muhtar. Köyde eli silah tutan gençleri almaya geldik. Bize
yardımcı ol.
MUHTAR: Cephede kötü mü durum?
KOMUTAN: Çok çetin mücadeleler veriyoruz. Ama sayı olarak yetersiz kalıyoruz bazen.
Onun için geldik zaten.
MUHTAR: Allah yardımcımız olsun.(Biraz duraklar.) Köyde öyle yitik adam da pek
kalmadı, Komutan. En büyüğü 14-15 yaşında.
KOMUTAN: Cepheye mermi taşısa kârdır bize.
MUHTAR: Şurada Nazife Bacı’nın evi var. 15 yaşında Ali diye oğlu var. İstersen onu bir
görelim.
KOMUTAN: Görelim.
MUHTAR: Kolay gelsin Nazife Bacı.
NAZİFE BACI:(Nazife Bacı, avluda odun taşımaktadır.) Hoş geldiniz sefa verdiniz. Kötü bir
haber mi var, Komutan? Yoksa bizim Bey…(Kelimeler boğazında kalır, ağlamaklı olur.)
KOMUTAN: Yok, ana yok. Biz başka bir şey için geldik buraya. Senin Ali adında oğlun
varmış. Onu göreceğiz.
NAZİFE BACI: Hayırdır, Komutan.
KOMUTAN: Cephede askere ihtiyaç var.
NAZİFE BACI:(Oğlunu çağırır.) Aliiiiiiiii, Aliiiiii… Dünyada tek dayanağım şu çocuk
kalmıştır. O kadar mı vahim durum, Komutan.
KOMUTAN: (Başını öne eğerek) Maalesef, öyle ana.
(Bu arada Ali gelir sahneye.)
ALİ: Ne oldu Muhtar emmi, beni de mi götürecekler cepheye?
MUHTAR: Evet Ali. Memleketin sizlere ihtiyacı var, oğlum.
ALİ: Hemen gidelim Komutanım. Vakit kaybetmeyelim.
NAZİFE BACI: Oğluuuummm. Bir danecik evladım. Seni de mi kör kurşunların önüne
atacağım.
ALİ: Evet ana. Ben senin bir tanecik oğlunum. Ama vatan da bir tanecik. Tek vatanımız
kalmış elde. Zalime mi çiğnetelim onu da?
NAZİFE BACI: Haklısın evladım. Candan değerli bir şey varsa o da vatandır.(Komutana
dönerek) Eğer vaktiniz varsa bir işim olacak Aliyle.
KOMUTAN: Tabi ana, bekleriz.
(Nazife Bacı, elinde kınayla gelir)
NAZİFE BACI: Gel oğlum. Başını eğ biraz. (Elindeki kınayı Ali’nin saçına sürer.)
KOMUTAN: O nedir, ana?
NAZİFE BACI: Kınadır Komutan.
KOMUTAN: Niye sürersin onu çocuğa?
NAZİFE BACI: Biz kınayı üç şeye süreriz: Gelin giden kızlarımıza süreriz, kocasına kurban
olsun diye; kurbanlık koçlara süreriz, Allah’a kurban olsun diye; bir de askere giden
evlatlarımıza süreriz, vatana kurban olsun diye.
KOMUTAN: Allah razı olsun anam. Vatan size minnettardır.
NAZİFE BACI: Allah hepimizden razı olsun evladım.(Yazmasıyla gözünün yaşını siler.)
Hadi gidin artık, beni daha fazla ağlatmayın oğlum.
(Ali anasının elini öper, son defa sıkıca sarılırlar.)(Bu sırada ‘Eledim Eledim’ türküsü
çalar.)
(Sahne kapanır.)