Profil 2015 Sayı:12 Jun. 2011 | Page 22

İnsan hayatına müdahale edebiliyor olmak size nasıl hissettiriyor? Sizin orda olmanız birçok hayatı değiştiriyor. Çok olağanüstü bir olay. Mesela 17 ağustos depreminde 22o kişinin hayatını kurtardık. 15 – 16 yıl içerisinde edindiğimiz deneyimlerle bugüne kadar 125o ye yakın kişiye yardımcı olduk. Bu kadar sürede bu kadar etki yaratmış herhalde bir başka sivil toplum kuruluşu yoktur. Everest’e tırmandım, “Kar Leoparı” unvanı aldım, 7 tane kitabım var; ama AKUT’un yaptıklarıyla hiçbir şey kıyaslanamaz. Hayat kurtarmak başka bir şey. Hayat kurtarmanın karşılığı bu dünyada yok zaten. Muhakkak kurtardığınız hayat kadar kaybettikleriniz de olmuştur. O nasıl bir duygu? Vicdan azabı, üzüntü… Allah’a şükür bizden kaynaklanan bir sebeple kurtaramadığımız kimse olmadı bugüne kadar. Kurtarılabilecek herkesi kurtardık. Çıkardıktan sonra hastanede hayatını kaybeden oldu ama bizim yapabileceğimiz bir şey yoktu onun için. Bizim sorunumuz enkazın altından alıp onları gerekli yerlere nakletmek. Arkadaşlarımın yaşadığı stres apayrı. Ben zaten profesyonel sporcuyum dolayısıyla çok ölüm gördüm. Gözümün önünde arkadaşlarım öldü. O yüzden benim ölümle aramda bir stres ilişkisi yok. Ben onu doğal kabul ediyorum. Sonuçta hayatın içinde ölüm de var. Bunu kabullenebilecek olgunluğa da sahibim. O yüzden 17 ağustosta yaşadığımız bütün o korkunç travmaya rağmen ben kendi adıma etkilenmeden ya da minimum etkilenerek atlattım. AKUT olarak medyada daha fazla yer almanız gerektiğine inanıyor musunuz? Yüzlerce adam kurtarmış bir ekipten bahsediyoruz. Bu kadar değerli bir şeyin gazetelerde televizyonlarda saçma sapan bir futbol haberi kadar ya da bir şarkıcının, bir türkücünün, bir oyuncunun haberi kadar yer bulamaması acı bir durum. Bu çerçevede AKUT’un gerektiği kadar medyada yer almadığını düşünüyorum. AKUT’un insanların aklına gelmesi için bir sel, bir deprem olması gerekiyor çoğu zaman bununda sebebi AKUT’un ilgilendiği alanların insanların karşılaşmak istemediği olaylar olmasıdır. Biz her şeyin bittiği yerde başlıyoruz. İnsanlarda ikide bir deprem, kan, ölüm görmek istemiyor işin açıkçası. Kar Leoparı unvanınızdan birazcık bahsedebilir misiniz? 1992’de üniversiteden mezun oldum ve hemen ardından Kazakistan’a gittim oradan Kırgızistan’a geçtim Khan Tengri dağının ilk Türk tırmanışını yapmak üzere. O tırmanış çok başarılı geçti. Kendi yete- en büyük hayalim Türkiye’nin, 8ooo metre yüksekliğindeki dağa neklerimi daha iyi tanıma fırsatım oldu. Yabancı dağcılarla kendimi tırmanan ilk dağcısı olmaktı. Kar Leoparı olduktan sonra özgüvenim kıyaslama imkânım oldu. Bu tırmanış sırasında Kar Leoparı unvanını yerine geldi ve 1995’de gitmeye karar verdim. Karar verdikten sonra- keşfettim. Sovyet Asya’da bulunan iki tane Tien San dağlarında, üç da sponsor bulma, organizasyonu ayarlama gibi ayrıntılarla uğraştım. tane de Pamir dağlarında bulunan 7 bin metreden yüksek dağlar var. Bu dağların tırmanışlarını tamamlayan dağcılara Rusya Dağcılık Everest’e İki kez tırmandınız. Birinci ve ikinci tırmanışınız arasındaki fark neydi? Federasyon’u tarafından verilen resmi bir unvan bu. Ve 26 yaşımda Nitekim kitabınızda öncü olmanın sorumluluğundan bahsediyorsunuz. bu unvanı aldım. Bu unvanı da almamla beraber bu yol artık benim 1995’de tırmandığımda benim için çok önemliydi bu işi gerçekten kariyerim oldu. Çok prestijli bir unvan, yaptığımdan da çok etkilen- başarmak istiyordum çünkü hem benim için hem de Türk dağcılığı, dim. Türk sporu için yepyeni bir sınır olacaktı. Ayrıca bir ilke de imza atacaktım. Bir ilki yaşıyor olmanın etkisi, heyecanı, coşkusu hiçbir Everest Dağ’ına tırmanan ilk Türk dağcı olmak nasıl hissettiriyor size? şey ile kıyaslanamaz tabi ki. Geçen sene çıktığımda öyle bir etki Gerek üniversitedeyken gerek Kar Leoparı unvanını aldıktan sonra yaratmadı. Çünkü 4’ü bayan olmak üzere 15 tane Türk dağcı var 22  |  Profil