İnsan hayatına müdahale edebiliyor olmak size nasıl hissettiriyor? Sizin orda
olmanız birçok hayatı değiştiriyor.
Çok olağanüstü bir olay. Mesela 17 ağustos depreminde 22o kişinin
hayatını kurtardık. 15 – 16 yıl içerisinde edindiğimiz deneyimlerle
bugüne kadar 125o ye yakın kişiye yardımcı olduk. Bu kadar sürede
bu kadar etki yaratmış herhalde bir başka sivil toplum kuruluşu yoktur. Everest’e tırmandım, “Kar Leoparı” unvanı aldım, 7 tane kitabım
var; ama AKUT’un yaptıklarıyla hiçbir şey kıyaslanamaz. Hayat
kurtarmak başka bir şey. Hayat kurtarmanın karşılığı bu dünyada
yok zaten.
Muhakkak kurtardığınız hayat kadar kaybettikleriniz de olmuştur. O nasıl bir
duygu? Vicdan azabı, üzüntü…
Allah’a şükür bizden kaynaklanan bir sebeple kurtaramadığımız
kimse olmadı bugüne kadar. Kurtarılabilecek herkesi kurtardık.
Çıkardıktan sonra hastanede hayatını kaybeden oldu ama bizim
yapabileceğimiz bir şey yoktu onun için. Bizim sorunumuz enkazın
altından alıp onları gerekli yerlere nakletmek. Arkadaşlarımın
yaşadığı stres apayrı. Ben zaten profesyonel sporcuyum dolayısıyla
çok ölüm gördüm. Gözümün önünde arkadaşlarım öldü. O yüzden
benim ölümle aramda bir stres ilişkisi yok. Ben onu doğal kabul ediyorum. Sonuçta hayatın içinde ölüm de var. Bunu kabullenebilecek
olgunluğa da sahibim. O yüzden 17 ağustosta yaşadığımız bütün
o korkunç travmaya rağmen ben kendi adıma etkilenmeden ya da
minimum etkilenerek atlattım.
AKUT olarak medyada daha fazla yer almanız gerektiğine inanıyor musunuz?
Yüzlerce adam kurtarmış bir ekipten bahsediyoruz. Bu kadar değerli
bir şeyin gazetelerde televizyonlarda saçma sapan bir futbol haberi
kadar ya da bir şarkıcının, bir türkücünün, bir oyuncunun haberi kadar yer bulamaması acı bir durum. Bu çerçevede AKUT’un gerektiği
kadar medyada yer almadığını düşünüyorum. AKUT’un insanların
aklına gelmesi için bir sel, bir deprem olması gerekiyor çoğu zaman bununda sebebi AKUT’un ilgilendiği alanların insanların
karşılaşmak istemediği olaylar olmasıdır. Biz her şeyin bittiği yerde
başlıyoruz. İnsanlarda ikide bir deprem, kan, ölüm görmek istemiyor
işin açıkçası.
Kar Leoparı unvanınızdan birazcık bahsedebilir misiniz?
1992’de üniversiteden mezun oldum ve hemen ardından Kazakistan’a
gittim oradan Kırgızistan’a geçtim Khan Tengri dağının ilk Türk
tırmanışını yapmak üzere. O tırmanış çok başarılı geçti. Kendi yete-
en büyük hayalim Türkiye’nin, 8ooo metre yüksekliğindeki dağa
neklerimi daha iyi tanıma fırsatım oldu. Yabancı dağcılarla kendimi
tırmanan ilk dağcısı olmaktı. Kar Leoparı olduktan sonra özgüvenim
kıyaslama imkânım oldu. Bu tırmanış sırasında Kar Leoparı unvanını
yerine geldi ve 1995’de gitmeye karar verdim. Karar verdikten sonra-
keşfettim. Sovyet Asya’da bulunan iki tane Tien San dağlarında, üç
da sponsor bulma, organizasyonu ayarlama gibi ayrıntılarla uğraştım.
tane de Pamir dağlarında bulunan 7 bin metreden yüksek dağlar
var. Bu dağların tırmanışlarını tamamlayan dağcılara Rusya Dağcılık
Everest’e İki kez tırmandınız. Birinci ve ikinci tırmanışınız arasındaki fark neydi?
Federasyon’u tarafından verilen resmi bir unvan bu. Ve 26 yaşımda
Nitekim kitabınızda öncü olmanın sorumluluğundan bahsediyorsunuz.
bu unvanı aldım. Bu unvanı da almamla beraber bu yol artık benim
1995’de tırmandığımda benim için çok önemliydi bu işi gerçekten
kariyerim oldu. Çok prestijli bir unvan, yaptığımdan da çok etkilen-
başarmak istiyordum çünkü hem benim için hem de Türk dağcılığı,
dim.
Türk sporu için yepyeni bir sınır olacaktı. Ayrıca bir ilke de imza
atacaktım. Bir ilki yaşıyor olmanın etkisi, heyecanı, coşkusu hiçbir
Everest Dağ’ına tırmanan ilk Türk dağcı olmak nasıl hissettiriyor size?
şey ile kıyaslanamaz tabi ki. Geçen sene çıktığımda öyle bir etki
Gerek üniversitedeyken gerek Kar Leoparı unvanını aldıktan sonra
yaratmadı. Çünkü 4’ü bayan olmak üzere 15 tane Türk dağcı var
22 | Profil