Perspective Perspective32 | Page 14

P: Konser izleyicisi ile ilgili sosyal medyada okuduğumuz bir siteminiz vardı.O zamandan bu zamana değişen bir şey oldu mu? Türk izleyicisi nasıl? 12 C.E: Evet oldu. Bence bu ‘müzik sussun’ seslerinde bir azalma var. Bombalar pat- lıyor maalesef ama eskisi kadar mahalle baskısı, linç yok. Popüler isimlerden en alterantif isimlere kadar herkes tepkisini ortaya koydu çünkü. Hep beraber hare- ket etmedikçe, ulusal yas ilan etmedikçe mesela, bu mahalle baskılarının bir anla- mı yok. Bu baskıları yaratan kitle, bence, müziği eğlence olarak gören ve aslında dinleyici olmayan kitle. Ferhan Şensoy der ya : “Bir dönem,  bir yiğit solcudur diye vuruldu da Mahzuni, Dom Dom Kurşunu’nu yaptı; siz diskolarda  din- gildeyesiniz diye değil!”. Çok acayip bir hikaye var o şarkıda. Tabii şarkının ruhu böyle de olabilir. Biz deviniyor da olabiliriz. Kimse kusura bakmasın ama Neşet Ertaş çifte tellisi de  çalıyo- ruz konserlerde. Neşet baba öyle bir şey yazmış ki : ‘Boş lafla oluklar dolmu- yor  canım” diyerek de dans etmek çok hoş bence. Bir manası var. Dinleyicilere gelecek olursak da kamerayı flashı açık bir halde burnumuza sokmaya kalkan olursa benim onun telefonunu  almama gerek kalmıyor artık. Yanındaki dinle- yici arkadaşları uyarıyor. Bilet parasını zar zor  biriktirmiş öğrenci arkadaşımın hakkını, durmadan konuşan, konser dinleme acizi insanlara yedirtmek iste- mem. V.I.P.  masalarını kaldırtmaya ça- lışıyorum mesela. Bunları çok anlattık. Seyirci pek bilmiyor  aslında bizim ne yaşadığımızı. Bir sürü dinleyiciye göre “İki şarkı söylüyor, parasını alıyor gidi- yor.” gibi geliyor. Ama mesele öyle değil. Bence bunlar konuşa konuşa bitecek. Cem Yılmaz’ın dediği gibi: “Ben bunları anlata anlata bitireceğim.” P: Hayranlarınız sizi Frida Kahlo’ya benzetiyorlar. Böyle güçlü bir ikonun misali olarak görülmek nasıl bir his? C.E: Frida Kahlo’ya görsel olarak ben- zetilmek hoş tabii. Ama bu bir yana Ella Fitzgerald acılar içinde bir hayat yaşıyor, yine de sahneye çıkıyor. Müzeyyen Se- nar sahnede çok güçlü bir figür. Bergen mesla, yüzüne asit atılıyor sahneye çık- maması için ama o yine de sahneye çı- kıyor. Ne büyüklük! Frida Kahlo da öyle. Bütün vücudu acılar içinde olma- sına  rağmen devam ediyor resim yap- maya. Sanatın herhangi bir dalına aşkla yaklaşan, bütün acılarını bir kenara atıp hala sanatının peşinde koşan kadınlar bende çok büyük bir hayranlık uyandı- rıyor. Sezen Aksu, Yıldız Tilbe keza öyle. Herkes seviyorsa seni, bir düşünmen gerek... Çünkü doğru bir şey yapmıyorsun demektir. Yıldız abla geçenlerde bana bir anısını anlattı. Ona araba çarpıyor sahneye ko- şarken. Bir türkü barda çıkacak üstelik, ona rağmen çıkıyor sahneye. Performan- sı sırasında acıdan gözyaşları akıyor ama yine de sahnede bir buçuk saat  şarkı söyleyip öyle hastaneye gidiyor. İşte bu ilhamdır. Sonuç olarak Frida Kahlo’ya kaşımın gözümün benzemesi umrumda değil. Aslında ben o mücadele ruhunun ve gücün peşindeyim. Oralardan benze- meye çalışıyorum .  P: Anima günlerinizdekinden biraz daha farklı bir Ceyl’an Ertem var solo albümlerinizde  sanki. Bu süreçte na- sıl bir değişim geçirdi müziğiniz? Gittikçe ağırlaşıyor ya da arabeskleşi- yor denilebilir mi? C.E: Aslında ben ilkokuldan beri Ahmet Kaya’yı, Bergen’i dinleyen biriydim. Ani- ma zamanında da onlar benim anılarım- daydı. Babam Müzeyyen Senar dinleyerek rakı içerdi. Buna karşın Anima bir punk- rock grubuydu. Tuncay Korkmaz’ın söz ve müzik anlamında yoğunlukta olduğu bir albümdü. O yaşlarda öyle şeyler din- lerdik. Soluk zamanı ise müzikte teknik, virtüözlük, doğaçlama yeteneği gibi ko- nulardan etkilendiğim yıllardı. Sonra bir baktım ki peşine düştüğüm şey aslın- da  hissiyat. Müzeyyen Abla’yı daha iyi anlamaya başladım, tıpkı annemi daha iyi anlamaya  başladığım gibi. Anima zamanında annemi hiç anlamıyordum. Hayatla beraber aslında  dinlediğin, pe- şinde koştuğun şeyler de değişiyor. Şu an benim için tekniğin hiçbir anlamı yok mesela müzikte. Yine biz kendi aramızda Björk şarkıları da çalarız. Gençliğimizi yâd ederiz. Bir gün beni  altmış yaşında bir punk albümü yapmışken de göre- bilirsin ama. Hani ‘Ceylan artık böyle’ diye kimse  düşünmesin. Ayrıca, benim yaptığım hiçbir şey arabesk değil. Bir Bergen şarkısını coverlasam da bizimkisi daha psychedelic bir hava taşıyor. Şehir