Perspective Perspective31-email | Page 71

emek var ve ben bu emeğe çok saygı du- yuyorum. 10 metrekarelik bir kebapçıda, lahmacuncuda bile çok büyük bir emek var. O adam oraya bütün hayallerini, ser- mayesini ortaya koyarak bu dükkanı açı- yor ve o adamın dünyasını yıkmamanız gerekiyor. Ben ağır eleştirilerimi sadece ahlaksızlık varsa yapıyorum. Bir kere bir yazımın kaldırılması için çok ağır tehdit aldım. P: Vedat Milor ile nasıl tanıştınız? F.G: Ben de hepiniz gibi kendisini televiz- yonda izliyordum, gazetede okuyordum, yurt dışında gittiği bir çok yere gidiyor- dum, şarap konusunda onun yazılarını okuyordum ve bir gün kendisine mail at- tım. Sağ olsun çok samimi bir cevap verdi ve onunla Büyükada’da tanıştık. O da be- nim yazılarımı takip ediyormuş. Kendisi senede 10 ay Amerika’da yaşıyor kalan vakitte Türkiye’de çekimden çekime ko- şuyor. Bana “Benim Türkiye’de genç bir arkadaşa ihtiyacım var. Biliyorum ki ben belli bir mekanı yazdıktan sonra oraya bir yığılma olacak ve zamanla standardı dü- şecek, ben de Amerika’da olacağım. Birisi bozulma varsa bunu yazmalı, patlatmalı.” dedi. Yani bu işte önemli olan objektif ol- mak. İkimizin de üzerinde durduğu bir konu ülkede yemek eleştirmeninin yetiş- memesi. Sanırsam o 2008’den beri yazı- yor. Vedat Milor gibi eleştiri yapabilecek biri gelmeyecek ve ortalığı biraz sarsacak kimse olmayacak. Aslında bu bana kal- mamalıydı. Ben otomotiv sektöründeki sıradan bir adamdım. O kadar 4 sene gastronomi okuyan insanlar var senelerce otelcilik, turizmcilik yapmış insanlar var ama kimse bunları konuşamıyor. Kimse elini taşın altına koymuyor. P: Yazılarınızda objektif olabildiğinizi dü- şünüyor musunuz? F.G: Hiçbir basın kuruluşuna veya hiçbir markaya bağlı değilim. Bu işi tek başıma yapıyorum ve bu bağımsızlık belki de be- nim objektif olmamı sağlıyor. P: Resmi olmayan müfettişlik gibi yani? F.G: Aynen öyle bunu yapmaktan da çok mutluyum. Aslında bu işi hem kendim için hem diğer insanlar için yapıyorum, insanlardan güzel yorumlar gördükçe daha da mutlu oluyorum. Bir senede ta- kipçi sayım 4000’den 27000’e ulaştı ki reklam gibi pek çok hesabı da engelliyo- rum. Ama mesela bana küfredeni engelle- mem çünkü onun da fikri budur. Benden nefret edebilir ve istediğini de söyleyebi- lir. “Vedat Milor gibi eleştiri yapabilecek biri gelmeyecek ve ortalığı biraz sarsacak kimse olmayacak. Aslında bu bana kalmamalıydı.” 69 P: Türkiye’de yemek eleştirmenliğini na- sıl görüyorsunuz? F.G: Türkiye’de yemek eleştirmenliği daha doğrusu gastronomi yeni yeni par- layan bir bilim. Ben bilim olarak görüyo- rum. Bundan 10 sene önce üniversiteler- de bu bölümler yoktu. İyi restoranlar çok azdı ama yavaş yavaş bazı şeyler düzel- meye başladı. Bu bir yemek sever olarak benim için çok ümit verici. Tabii ki eksik- ler de var ama düzeleceğini ve iyi şeyler olacağını umuyorum. Çünkü yazılarımı ve yorumları takip edebiliyorsanız, insan- lar çok hevesli. Yemeyi ve içmeyi seviyor- lar. Birçok insan bana teşekkür mesajları atıyor ve bu benim için çok büyük bir onur, her şeyden çok daha değerli. Şef- lerde ‘’Ben birisini eleştirirsem o da beni eleştirir.” kaygısı var. O yüzden o topa hiç girmiyorlar. Sadece yemek yapıyorlar ve şefler birbirlerini kolluyor gibi görünür- ler ama aslında öyle değildir. P: Esnaf lokantalarını koruma amacınız- dan bahsedebilir misiniz? Sizce neden kendi mutfağımızdan uzaklaşıyoruz? F.G: Eğer ben hep lüks yerlere gidersem maddi durumu el vermeyen bir kesim bu yerlere hiçbir zaman gidemeyecek ve benim yemek eleştirmenliğim her zaman bir bohem dünyasında kalacaktı. Bunu hiç bir zaman istemedim, çünkü benim görevim cebinde 5 lirası olan birine de 1000 lirası olan birine de tavsiye verebil- mek. Kimi zaman beni bir lahmacuncuda da görebilirsiniz kimi zaman Fransa’da şık bir restoranda da yemek yiyor ola- bilirim. Belli bir kesime odaklanmak is- temiyorum. Esnaf lokantalarının Türk mutfağını çok iyi yansıttığını düşünüyo- rum ve ne yazık ki bu insanların tanıtım yapma olanağı pek yok. Ayrıca başarılı bulduğum lokantalar ucuz ve gerçekten lezzetli. Ne yazık ki kendi mutfağımıza