Perspective Perspective31-email | Page 56

H Hayata İpin Ucunu Kaçırdığımız Şehirler: Metropoller Bilimkurgudan tarih öncesi efsanelere, sinemadan edebiyata metropol kültürü ve hayatlarımıza etkisi... Hep daha fazlasını isteyen insanın mekansal macerası… Beyza Taşdelen [email protected] “B 54 iz canlıların cehennemi gelecekte var olacak bir şey değil; eğer bir cehennem varsa, burada, çok- tan aramızda; her gün içinde yaşadığımız, birlikte, yan yana durarak yarattığımız cehennem. İki yolu var acı çekmemenin. Bi- rincisi pek çok kişiye kolay gelir: Cehenne- mi kabullenmek ve onu görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli, sürek- li bir dikkat ve eğitim istiyor: cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek.” diyor kurmaca edebiyatın en önemli ya- zarlarından İtalio Calvino “Görünmez Kentler” adlı kült kitabında. Metropolleri, insanların bir arada, top- luluk olarak yaşama güdüsünün deje- nere oluşuyla yaratılan büyük karınca kapanlarına benzetebiliriz. Yeterli iş olanağı, eğitim, teknolojik gelişmişlik, kültüre ulaşım kolaylığı gibi nedenlerle bu beton kapanlarda kısılıp kalıyoruz. Kimimiz halinden memnun, kimimiz değil. Ama yaşadığımız şehri metro- polleştirenin ve kültürünü yaratanların bizler olduğumuz gerçeğini görmezden gelemeyiz. Etimolojik süreci ele alırsak metro- pol kelimesi latince “meter” (anne) ve “polis” (şehir) kelimelerinin birleşi- minden oluştuğunu ve anakent anla- mına geldiğini görürüz. “İç içe geçmiş büyük kentlerden ve banliyölerden oluşan, çevreye ve ülkeye göre kültür ve ekonomi yönünden en gelişmiş olan merkez şehir” olarak da tanımlayabili- riz bu kavramı. Mesela hepimizin yaki- nen bildiği İstanbul; kültür, ekonomi, mimari, tarih ve içerisinde kurulup yıkılmış medeniyetler bakımından gelişmiş bir metropoldür. Keza Tokyo, Paris, Moskova gibi diğer pek çok şehri de kendi ülkelerindeki metropolleri ola- rak nitelendirebiliriz. Buradan varacağı- mız sonucun insanlığın büyük şehirler kurmak konusundaki tutkusunun za- mansız ve evrensel olarak ortaya çıktığı gerçeği olduğunu söylemek abartı ola- cak gibi görünse de ünlü “Babil Kulesi” efsanesi bu tezi bir adım ileriye taşıma- mıza yardım edecektir. Efsaneye göre Sümerliler Tanrı Marduk’a ulaşabilmek için çok büyük bir kule Kimimiz halinden memnun, kimimiz değil. Ama yaşadığımız şehri metropolleştirenin ve kültürünü yaratanların bizler olduğumuz gerçeğini görmezden gelemeyiz.