“ Başarılı olmanın ağırlığı yeniden başla-
manın hafifliğiyle yer değiştirmişti. Hiç-
bir şey hakkında eskisi kadar emin de-
ğildim. Hayatımın en yaratıcı dönemine
girmek üzere özgürleşmiştim. Tadı çok
kötü bir ilaçtı, ama sanırım hastanın da
buna ihtiyacı vardı.”
Her inişin bir çıkışı olduğu hayat dedi-
ğimiz zaman diliminde yaşadığımız ak-
siliklere karşı tavrımız ‘İnancımızı kay-
betmemek ve o sevdiğimiz şeye körü
körüne bağlanarak aramızdaki bağın
düştüğümüzde bile bizi kaldırmasına
izin vermek’ olmamalı mı ? “Bazen hayat
kafanıza bir tuğlayla vurur. Sakın inancı-
nızı kaybetmeyin.”
Üçüncü bölüm hikayesi ‘ölüm’ hakkın-
da. Ölüm bizler için bir tabu mudur, hiç
üzerine düşündüğümüz olmuş mudur,
yoksa kaçtığımız rahatsız edici gerçekler-
den biri midir? Ölüm ile barışmak diye-
bileceğim bu bölümde bu gerçekle aynı
tarafta yer alarak, hayatın “geçiciliğinin”
hayatlarımıza yepyeni bir bakış açısı ka-
zandırabileceğini göreceğiz.
On yedi yaşındayken okuduğu bir söz
başlıyor Jobs hikayesine: “Her gününü,
hayatının son günüymüş gibi yaşarsan,
günün birinde haklı çıkarsın.” Bu cüm-
leden çok etkilenen Jobs, sadece okuyup
geçmek yerine bu gerçeği hayatına en-
tegre etmeyi başarmış bir insan, her gün
aynaya bakıp “Eğer bugün hayatının son
günü olsaydı, bugün (normalde) ya-
“Büyük kararlar kalple,
küçüklerse akılla alınır.”
Steve Jobs
pacağın şeyleri yapmak ister miydim?”
sorusuyla güne başladığından ve bir şey-
leri değiştirme kararının ise uzun süre art
arda aldığı “Hayır” yanıtıyla paralel oldu-
ğundan bahsediyor.
Aslında tutsağı olduğumuz kaybedecek
bir şeyimizin olmadığı gerçeğiyle yaşar-
sak, zihnimizi özgürleştirebilir ve yü-
reğimizin sesini duyabiliriz. Hepimizin
duyduğu “ Büyük kararlar kalple, kü-
çüklerse akılla alınır.” algısı aslında du-
rup düşünmemiz gereken bir bakış açısı.
Çünkü tüm gündelik koşuşturmalarımız,
telaşelerimiz ve anlık duygu değişimleri-
miz ölümün gerçekliği karşısında değeri-
ni yitirir. “Zaten çıplak ve savunmasızsın.
Yüreğinin sesini dinlememen için hiçbir
neden yok.” Hepimizin bildiği gibi insan
hayatının ortak
kısıtı zamandır. Biz-
lere yaklaşık
olarak eşit verilen
bu nimet, yapmak istediklerimiz ve za-
manı değerlendiriş biçimimiz ile hayat-
larımızı, karakterimizi, doğal olarak gele-
ceğimizi etkiler. Kulağa bencilce gelse de
başkalarının hayatlarını yaşamaya vakti-
miz olmadığı aşikar. Önceliklerimize göz
atmamızı söyler nitelikte Jobs bu konuda
son olarak şöyle söylüyor: “Başka insan-
ların fikirlerinin gürültüsünün kendi kal-
binizin sesini duymanızı engellemesine
izin vermeyin. Ve en önemlisi kalbinizin
ve sezgilerinizin yolundan gidecek cesa-
rete sahip olun. Kalbiniz ve sezgileriniz
ne yapmak istediğinizi bilirler. Bunun dı-
şındaki her şey ikinci planda.”
Elbette bu harika insanın yaptığı mü-
kemmel konuşma ve hikayelerle dolu
hayatı üzerine söylenebilecek çok söz ya-
zılabilecek sayfalarca inceleme var. Steve
Jobs’un Stenford konuşmasından yola çı-
karak kaleme aldığımız bu yazı, umarım
O’nun hayatının kendi hayatınızda bir
farkındalık yaratmasına yardımcı olmuş-
tur. P
KAYNAK
http://www.youtube.com/watch?v=UF8uR6Z6K
Lc&feature=player_embedded
http://news.stanford.edu/news/2005/
june15/jobs-061505.html
7