Bunun yerine en uçta deneyimler yaşa-
mayı tercih ettiler.
Aralarındaki kimya ve ilişki o dönemin
her şeyine tersti. İkisi de tek eşliliği asla
kabul etmiyor, evlilik tutumuna tama-
men karşı çıkıyorlardı. Bir kişiyi sahip-
lenme fikri hiç bir zaman akıllarından
geçmedi. De Beauvoir için, kadının tek
bir erkekle beraber olma kısıtlaması akla
gelmeyecek ilkel bir hakaretti. Bir kadı-
nın bedeni asla sahiplenilemez, tapusu
alınabilen bir araziye benzetilemezdi ve o
kadın istediği kadar kişiyle beraber ola-
bilme özgürlüğüne sahipti De Beauvoir’ın
felsefesinde. Döneminin Don Juan’ı ola-
rak bilinen Sartre’ın aklına bu düşünce
çok güzel yatmıştı anlayacağınız. Ufacık
tefecik biri olmasına rağmen baştan çıka-
rıcı entelektüelliğiyle tüm kadınların ilgi-
sini çekmiştir zamanında. Zaten De Beau-
voir da öncelikle entelektüel olan Sartre’a
aşık olduğunu söylemiştir hep.
İlişkileri ne zaman bu konuma geldi
diye sorarsanız eğer, hemen açıklayayım.
Sartre&De Beauvoir birbirlerine aşık ola-
caklarını anladıkları anda bir anlaşma
yaptılar. Sadece iki sene birlikte kalmaya
karar verip sonrasında ne olup biteceği-
ni zamanı geldiğinde göreceklerdi. Gü-
nümüzde böyle bir durumla kalkışırsak
karşımızdakinin onu ve bize olan bağlı-
lığını sınadığımızı düşünmesi çok olası.
Ama Si mone ve Jean-Paul’ün amaçları
bambaşkaydı. Onlar sadece hayatlarını
kısıtlamamaya çalışıyorlardı ve ilişkilerin-
de herkese bir şans tanımak istiyorlardı.
Haklılardı belki de.
Aşklarının temellerinden bahsettik, şim-
di sıra geldi asıl aralarında yaşananlara.
Böyle bir ilişkinin mükemmel olduğunu
hiçbir zaman söyleyemeyiz. Hangi ilişki
öyledir ki aslında? Ölümlerinden sonra,
Sartre&De Beauvoir arasında geçen not-
lar ve mektuplar gizli kalamadı. Böylelik-
le aralarındaki sıkıntılar ve krizler bir bir
açığa çıktı. Öfkelenmişlerdi birbirlerine
karşı pek çok kez, bırakmışlardı konuş-
mayı bir süreliğine. Birbirlerini kaybet-
mekten korkuyorlardı belki de. Çektikle-
ri vicdan azapları, gün geçtikçe büyüyor,
içlerini yiyordu git gide. Ayrılmayı geçir-
mişlerdi akıllarından. Aralarına giren ve
sonu belli olmayan bütün üçüncü kişiler
ilişkilerini güçlendiriyor, ama bir o kadar
da yıpratıyordu.
Tüm bu sorunlara rağmen, XX. yüzyılın
imrenilen aşkı her şeyin üstesinden gel-
meyi başardı. Hayatlarının her anında
destek oldular birbirlerine Jean-Paul ve
Simone. Her şeye beraber göğüs gerdi-
ler, yan yana savaştılar. Peki nasıl? Çün-
kü ilişkilerinde dürüstlük ilkesini temel
almışlardı. Hislerini ve yaşantılarını,
ilişkilerini ve fikirlerini, her şeylerini en
detayına kadar oturup konuşmuşlardı.
Kendilerine hiçbir şey saklamayı tercih
etmemiş, birbirlerine asla yalan söyle-
memişlerdi. Şanslılardı. Nadir bulunan
bir ilişkileri vardı. Çünkü bütün bunlar
onları birbirlerine iyice yakınlaştırmayı
başarmıştı. Birbirlerine hem daha fazla
güvenip bağlandılar, hem de kendileri-
ne çok daha özgür hissettiler. Diğer tüm
ilişkilerine rağmen Sartre, De Beauvoir’a
“Sen bana gereklisin, diğerleri yalnızca
bir tesadüf.” demeye devam etti. Tabi
bu düşünce karşılıklıydı. “Sartre’la kar-
Öfkelenmişlerdi
birbirlerine pek çok kez,
bırakmışlardı konuşmayı
bir süreliğine.
şılaştığım zaman, her şeyi kazandığıma
inanmıştım. Onun yanında benim kendi-
mi gerçekleştirmem başarısızlığa uğraya-
mazdı. Şimdi kendime şunu söylüyorum:
Kurtuluşu bir başkasında görmek, yıkıl-
“Siz olmadan ben yarım
bir insanım sevgilim.”
manın en güvenli yoludur.” demişti De
Beauvoir. Sartre onun en büyük başarı-
sıydı, en azından Simone kendisine bunu
söylerdi. Birbirlerine bütün yaşadıklarını
anlatmış olmasalardı, belki de Jean-Paul
Sartre hiçbir zaman Sartre, Simone de
Beauvoir’da hiçbir zaman De Beauvoir
olamayacaktı.
Alışılmışın dışında bir aşk yaşadılar Simo-
ne ve Jean-Paul. Evlilik kelimesini, küçük
sohbetler dahil, hiç bir zaman ağızlarına
almadılar. Çocuk yapmayı akıllarından
geçirmediler bile. Hiç beraber yaşamadı-
lar. İlk tanıştıklarındaki resmiyeti ölüm
onları ayırana kadar taşıdılar. Beraber
yaşlandılar. 15 Nisan 1980’de Sartre’ın
ölümü üzerine tam hayat onları ebediyen
ayırdı derken De Beauvoir, ömrünün geri
kalan yıllarını Sartre’ın mezarının karşı-
sında bir eve taşınıp onu izleyerek geçir-
di. Elli yıl aşkın bir birliktelik sürdüren
Simone de Beauvoir&Jean-Paul Sartre,
yan yana gömülerek beraber anılmaya
devam ettiler. P
KAYNAK
http://tr.wikipedia.org
“Sen bana gereklisin,
diğerleri yalnızca bir
tesadüf.”
http://eksisozluk.com
http://www.radikal.com.tr/
http://www.yasamaugrasi.com/
http://www.gazetevatan.com/
67