f
fenêtre
ARA GÜLER’IN İSTANBUL’U
İstanbul yıllardan beri her ne kadar büyük bir değişime uğramış olsa da onun kadrajından çıkan siyah-
beyaz fotoğraflar, 1950-60’ların İstanbul’unu olduğu gibi korumuş ve bize nostaljiyi hissettirmiştir. Zaten
kendisi de “Ben kaybolmakta olan İstanbul’u kaydediyorum, bitmekte olan bir şehri. Biliyorum çünkü yok
olacak ve göstermek lazım. Eski şehirden hiçbir şey kalmadı. Şehrin estetiği değişti. Uygarlık ileriye gidiyor
ama insanlar güzellik anlayışını kaybetti.” demiştir.
Ilgın Nehir Ağca
[email protected]
16
44
Ağustos 1928’de İstanbul’da
doğan Ermeni asıllı Türk fo-
toğraf sanatçısı ve emekçisi
Ara Güler, alanı içinde “büyük
usta, efsane” gibi anılsa da
“İstanbul’un Gözü”, Ara Güler için söyle-
nen en güzel tanımlardan biridir çünkü
kuşkusuz kimse İstanbul’a Ara Güler’in
baktığı gibi bakmamıştır. “Fotoğraf sanat
değil, tarihtir.” demiş ve bunun hakkı-
nı fazlasıyla vermiştir kendisi. O olma-
sa; o zamanların balıkçıları, simitçileri,
İstanbul’un o zamanki sokakları ve yüz-
leri silinip gidecek ve Yahya Kemal, Or-
han Veli, Turgut Uyar ve daha nice şairin
yere göğe sığdıramadan anlattıkları o
aziz İstanbul’u biz hiçbir zaman göreme-
miş olacaktık. Bugün bile Karaköy’de,
Eminönü’de ya da İstanbul’un herhangi
bir sokağında çektiğimiz her fotoğrafta
O saklıdır, hep oradadır.
Cemal Süreya,
Yusuf Atılgan,
Turgut Uyar’ın
aklımızda kalan
en bilindik
fotoğraflarını
edebiyat
tarihine Güler
kazandırmıştır.
İlham
Sokak fotoğrafçılığı, hayattan bir ke-
sittir. Günlük yaşama-hayata bakma
ve onları gerçekten görme sanatıdır.
Galata Köprüsü’nde balık tutan adam,
simitçi, buruşuk suratlı fakir adam,
Eminönü’nden kalkan vapur, top oyna-
yan çocuk… bunların hepsi sokağa ve
günlük yaşama dahildir. Tüm bunları
gerçekten görüp, gördüğümüzü objekti-
fimizden yansıtmak kolay bir iş değildir
aslında. Ara Güler tüm bunlardan ilham
almış, gördüğünü başarıyla göstermiş ve
sonunda kendisi ilham kaynağı olmuş
bir isimdir. Orhan Pamuk onun için
“Ne zaman Güler’in İstanbul resimlerine
baksam, yazı masasına koşup şehir hak-
kında yazmak istiyorum.” demiştir. Aynı
zamanda Halikarnas Balıkçısı’nın “The
Sixth Continent’’ adlı kitabını fotoğrafla-
mıştır. Yani Güler’in sanata olan katkısı
fotoğrafçılıkla da sınırılı kalmamış, ede-
biyata da katkıları olmuştur diyebiliriz.
Türk edebiyatının satırlar arkasındaki
yüzlerini de hep Güler’in objektifinden
tanıdık. Cemal Süreya, Yusuf Atılgan,
Turgut Uyar’ın aklımızda kalan en bilin-
dik fotoğraflarını edebiyat tarihine Güler
kazandırmıştır.
Uluslarası Başarıları
Birçok uluslarası yabancı derginin Ya-
kın Doğu foto-muhabirliğini üstlen-
miş, Photography Annual Antalojisi
onu dünyanın en iyi 7 fotoğrafçısından
biri olarak tanımlamıştır. Aynı zaman-
da ASMP’de (Amerikan Dergi Fotoğ-
rafçıları Derneği) Türk olan tek üyedir.
Almanya’da çok az fotoğrafçıya verilen
“Master of Lecia” ünvanını kazanmıştır.
Bunun gibi daha birçok başarıya imza
atarak bizi gururlandıran Ara Güler,
her ne kadar İstanbul fotoğrafçısı ola-
rak bilinse de kendisini “dünyanın foto-
muhabiri” olarak tanımlar. Zaten bütün
dünyayı gezerek foto-muhabirlik yap-
mıştır ve buna fotoğrafçılara poz verme-
yen Picasso’yla yaptığı foto-röportaj da
dahildir. Picasso’nun 90. yaş günü için
yayımlanan “Picasso: Metamorphoses et
Unite” adlı kitap için yaptığı bu röpor-
taj, röportajlarının en ünlüsüdür. Bu rö-
portaj sonucunda Güler’e ve Picasso’ya
kalan anı şu şekildedir: Ünlü ressam Gü-
ler ile Cannes’da buluşur ve “Sen Fran-
sız ressam Cezanne’a benziyorsun, dur
senin bir resmini çizeyim.” der. Resmi
çizer, altına da imzasını atar. Ara Güler
“Türkiye’de tek bir adet orijinal Picasso
var, o da benim evimde.” demiştir.
Bununla sınırlı kalmamış ve Magnum
Ajansı ile çalışarak İsmet İnönü, W.
Churchill, İndra Gandi, Alfred Hitc-
hcock, Salvador Dali ve daha birçok
isimle yaptığı foto-röportajları dünyaya
duyurmuştur.
Yine en ünlü çekimlerinden birini ger-
çekleştirdiği Salvador Dali ile de hikayesi
onun ağzından şu şekildedir: “Dali’nin
Paris’te oteline gittim, 101 numarada
kalıyormuş. Kapısını açtım, bana bakı-