kin iyi geçti ki Uzakdoğu da Çin’de
yapılmış olması ve Çin’in bunu bir
gösteriş şovu anlamında algılaması
ve mali olarak hiçbir masraftan ka-
çınmaması oyunları çok parıltılı bir
hale soktu. Belki sportif anlamda üst
düzey bir organizasyon yaşamadık
ama şov ve Çin’in Dünya’ya kendi-
ni bir büyük güç olarak gösterme-
si manasında renkli bir olimpiyat
seyrettik. Ben açılış töreninde stad-
taydım ve düşünün ki havai fişek
gösterisi 20 dakikaya yakın sürdü.
Neden? Çünkü barutu Çinliler bul-
muştu ve bunu herkesin gözünün
içine sokmak istediler. 2022 için de
Pekin’nin yaz olimpiyatlarında gös-
terdiği performans ve oyunların ka-
litesi etkili oldu ve kolaylıkla seçildi.
Bu arada Pekin hem yaz hem de kış
olimpiyatlarına ev sahipliği yapacak
ilk şehir olacak, Ve tabi en yakında-
ki 2018 Pyeongchang için de konu-
şalım. 1988 Seul Olimpiyatları’nı
hatırlıyorum, Güney Kore’nin de
ekonomik atılımlar gerçekleştirdiği
yıllara tekabül eder, ülke olimpiyat
yoluyla adını Dünya’ya duyurabil-
mek için olimpiyata aday olmuş ve
ev sahipliğini almışlardır. Kış olim-
piyatları kar ve buz sporları olarak
ikiye ayrılıyor ve dağda yapılması
gerektiği için şehirden biraz uzakta
konumlanıyor. Soçi’de de benzer bir
problem vardı, Pyeonchang’de de
öyle ama oyunların kaderi bu. Üç
farklı merkezde gerçekleşeceği için,
2018’deki en büyük problemin ko-
pukluk olacağını düşünüyorum.
P: Aslında 2020 Olimpiyatları de-
yince içimiz burkulmuyor değil.
Tokyo ve İstanbul arasında geçen
Sporun
Dünya’da pa-
zarlanmasının
en önemli un-
surları aslında
kahramanları-
dır
rekabeti daha dün gibi hatırlıyoruz.
Sizce İstanbul neden ev sahibi ola-
rak seçilmedi, seçilseydi neler olur-
du? Türkiye’yi bir gün ev sahibi ülke
olarak görebilecek miyiz? Bunun
için ne yapılabilir?
M.A: Bizim olimpiyat serüvenimiz
aslında 1990 yılların başına daya-
nır, 2000 yılı adaylağı için böyle bir
vizyon geliştirilmeye çalışıldı fakat
Türkiye’de böyle bir vizyon yoktu.
Türkiye ve benzeri ülkeler için
olimpiyatlar çok büyük ve güç or-
ganizasyonlar. Olimpiyatları alama-
sak da ortaya konulan ilerlemeleri
Türkiye’nin pozitif hanesine yaza-
biliriz, özellikle spor kültürü hala
yetersiz olsa da bu alanla büyük
atılımlar söz konusu oldu. Türki-
ye alsaydı ben 2020’nin çok akılda
kalan bir etkinlik olacağını düşünü-
yordum. Ancak, Türkiye’nin siyasi
olarak yaşadığı sorunlar, komşula-
rıyla yaşadığı gerginlikler, Ortadoğu
kazanına olan yakınlığı ve Suriye
meselesi komitedeki kaotik ortam-
da bizi oldukça negatif etkiledi. Bu-
nun yanı sıra kulis de çok önemli
bir etken. Yarışlarda, yakın gördü-
ğünüz ülkeler bile verdikleri oylarla
sizi sırtınızdan bıçaklayabilir. Nite-
kim 2020 adaylığında bizim en az
destek aldığımız ülkeler ne yazık
ki, müslüman ülkeler oldu. 2032
İstanbul adaylığı için şimdiden o
günün dünyası adına konuşmak bir
kahin işi olacaktır çünkü Türkiye
jeopolik konumu, siyasi dinamik-
leri ve ekonomik durumu itiba-
riyle çok değişken bir ülke. Lakin,
daha büyük ve ayakları yere basan
bir adaylıkla 2032’yi alabiliriz diye
ümit ediyorum.
P: Türk izleyicisi spor izlemeyi sevi-
yor mu? Olimpiyatlara ne kadar ilgi
gösteriyor? Ülkemiz olimpik spor-
larda başarısını nasıl arttırabilir?
M.A: Eğri oturup doğru konuş-
mak lazım bu konuda, dünya stan-
dartlarında spor olgusunu henüz
ülkemizde yerleştiremedik çünkü
seyretmeyi seviyoruz yapmayı değil
ki kırılma noktası bu. Türkiye’de
sporun futboldan ibaret olduğu dü-
şünülüyor. Türkiye’nin sanat-
ta, bilimde, teknolojide nasıl
dünyanın önde gelen ülkeleri
arasında bir yeri yoksa böyle
bir şeyi sporda beklemek de
doğru olmaz. Dola-
yısıyla önce bizim bu
kültürü yerleştirme-
miz lazım ve bunun da
yollu eğitimdir, özellikle
de spor eğitimini çok küçük
yaşlardan başlatmak gerekir
Eğitimin kalitesi de önemli.
77