Perspective Perspective 35 | Page 61

P: Bir klasik müzik sanatçısı olabil- mek için neyi göze almak gerekiyor? Nelerden vazgeçmek gerekiyor? C.A: Klasik olabilmek çok zor bir şey. Popüler olabilmek daha kolay çün- kü günün modasına tutuğunduğun zaman o, seni o rüzgarla beraber sü- rüklüyor, kalıcı olamasa da. Popüler anlamda kalıcı olabilmek için kâmil insan olabilmek, vasıflı bir sanatçı olabilmekten ziyade günün moda- sını takip ederek çılgın bir buluşla o buluşu milyonlara duyurabilmek, satabilmek önemli. Ticari bir ayağı da var, popülerliği ticari konseptten uzak olarak düşünemiyorum. Mesajı yakalayabilmek klasik sanatçılarda da var ancak gerçek klasisizm, evreleri teker teker geçip insanın kendi için- deki yolu (okulunu) atlayarak belli bir yere ulaşması ve sadece kendi kendini tatmin edebilmesi. Başkalarını tatmin edebilme kaygısına sahip olduğunda popüleriteye girmesi gerekir. O fark- lı bir dünya, onları yaparken kendi sanataında ileri gitme si gereken nok- taları yakalayamayabilir. Popüler an- lamdaki sanatçılar, bir eğitim alsınlar veya almasınlar popüleriteyi yakal- dıktan sonra yeteneklerinin el verdiği kadarıyla ileri gidebiliyorlar. Üstelik bazen eğitim yaratıcılığı öldürebiliyor. Eğitim almanın önemini vurguluyoruz ancak skolastik bir hedefe doğru yü- rütüyorsa o eğitim, skolastik zihniyete gebe ve insanların düşünce yapısı ve beynini sınırlandırıyor demektir. Di- namik bir eğitim almış, kendini sürek- li yenileyen, sürekli devrim yapabilen bir insan için eğitim çok önemli. Kar- şılaştırmamıza dönersek: Sanatçının, klasik açıdan kendi içindeki evreleri atlatması, popülerlik içinse günün modasına uygun şekilde hareket et- mesi önemli. P: Müziğinizde birçok farklı kültürün ezgilerini bulmak mümkün, uygun kıvamı yakalayabilmek için kapasamlı araştırmalar mı yapıyorsunuz veya o coğrafi bölgeyi mi geziyorsunuz? Kısa- cası farklı kültürleri bu kadar iyi har- manlamanızdaki aşamalar neler? C.A: İlgi duyuyorum. İlgi duymadığın bir şeyi yapamıyorsun. Kendi okulum- da eğitim aldıktan sonra başka kültür- lere de ilgi duydum. Dünya sadece benden, bizden oluşmuyor. Farklı kültürler, temeller, insan yapıları var. Afrika’daki insanın yaşadığı dramla kuzey ülkelerinde yaşayan bir insanın 57 buhranları arasında ruhi anlamda bü- yük dalgalanmalar var; bunları anlamak gerekiyor. “Neden” sorusunu sorunca toplum bilincine sahip oluyoruz. Neden böyle olduklarını sorgulamaya başladık- tan sonra bir toplumcu bakış açısına sa- hip oluyorsun. Toplumcu bakış açısına sahip olan insanların da, sadece kendi birey ve toplumlarına değil başka top- lumlara empati kurabilme yeteneğine sahip olması gerekiyor. Ben seyahatle- rimi yaparken neredeyse Dünya’nın her kıtasına gittim. Buralarda değişik insan yapılanlamaları, ifade edişleri, kültürle- ri, dilleri öğrendim; onların müzikleriyle haşır neşir oldum. Onlar, kendi kültür- lerini çok derin ifade ediyorlardı. O kül- türü anlayarak ifade tarzlarını öğrenmek istedim. Genelde farklı bir yere ilk git- tiğim gün kenar mahallelerde yürürüm. Benim için önemli olan o kenar mahal- lede yaşayan insanların nasıl yaşadıkları, bir gün içinde neler yaptıkları. Farklı in- sanların yaptıkları hareketleri inceleye- bilmek, benim için önemli bir güzellik. Onlara ilgi duyuyorum ve onlara kendi Farklı insanların yap- tıkları hareket- leri inceleye- bilmek, benim için önemli bir güzellik. mesajımı iletebilmenin en direkt yo- lunu arıyorum. Samimi olduğunda da, insanlar bu mesajı alıyor. P: Yurtdışında birçok başarıya imza attınız belki de burada olduğundan daha da çok kıymetiniz bilindi diye- biliriz, niye dönmeyi tercih ettiniz? C.A: Biz yıllar yılı Türkiye’de bir ide- alle büyüdük: memmlekete faydalı olabilmek. İnsan ilk kendine, ailesi- ne ve çevresine sonra da memleke- tine faydalı olur. Bir insanın amaç- larından biri bu olmalı. İngiltere’ye gittiğimde Türkiye’de eksik olan, yanlış olan nedir diye sordum ken- dime. Biz hep Batı’lı olmak isteriz, öykünürüz; ben de acaba Batı’da ne var diye sorguladım. Batı’da üretim felsefesi var, üretken bir yapısı var,