P: Bir klasik müzik sanatçısı olabil-
mek için neyi göze almak gerekiyor?
Nelerden vazgeçmek gerekiyor?
C.A: Klasik olabilmek çok zor bir şey.
Popüler olabilmek daha kolay çün-
kü günün modasına tutuğunduğun
zaman o, seni o rüzgarla beraber sü-
rüklüyor, kalıcı olamasa da. Popüler
anlamda kalıcı olabilmek için kâmil
insan olabilmek, vasıflı bir sanatçı
olabilmekten ziyade günün moda-
sını takip ederek çılgın bir buluşla
o buluşu milyonlara duyurabilmek,
satabilmek önemli. Ticari bir ayağı
da var, popülerliği ticari konseptten
uzak olarak düşünemiyorum. Mesajı
yakalayabilmek klasik sanatçılarda da
var ancak gerçek klasisizm, evreleri
teker teker geçip insanın kendi için-
deki yolu (okulunu) atlayarak belli bir
yere ulaşması ve sadece kendi kendini
tatmin edebilmesi. Başkalarını tatmin
edebilme kaygısına sahip olduğunda
popüleriteye girmesi gerekir. O fark-
lı bir dünya, onları yaparken kendi
sanataında ileri gitme si gereken nok-
taları yakalayamayabilir. Popüler an-
lamdaki sanatçılar, bir eğitim alsınlar
veya almasınlar popüleriteyi yakal-
dıktan sonra yeteneklerinin el verdiği
kadarıyla ileri gidebiliyorlar. Üstelik
bazen eğitim yaratıcılığı öldürebiliyor.
Eğitim almanın önemini vurguluyoruz
ancak skolastik bir hedefe doğru yü-
rütüyorsa o eğitim, skolastik zihniyete
gebe ve insanların düşünce yapısı ve
beynini sınırlandırıyor demektir. Di-
namik bir eğitim almış, kendini sürek-
li yenileyen, sürekli devrim yapabilen
bir insan için eğitim çok önemli. Kar-
şılaştırmamıza dönersek: Sanatçının,
klasik açıdan kendi içindeki evreleri
atlatması, popülerlik içinse günün
modasına uygun şekilde hareket et-
mesi önemli.
P: Müziğinizde birçok farklı kültürün
ezgilerini bulmak mümkün, uygun
kıvamı yakalayabilmek için kapasamlı
araştırmalar mı yapıyorsunuz veya o
coğrafi bölgeyi mi geziyorsunuz? Kısa-
cası farklı kültürleri bu kadar iyi har-
manlamanızdaki aşamalar neler?
C.A: İlgi duyuyorum. İlgi duymadığın
bir şeyi yapamıyorsun. Kendi okulum-
da eğitim aldıktan sonra başka kültür-
lere de ilgi duydum. Dünya sadece
benden, bizden oluşmuyor. Farklı
kültürler, temeller, insan yapıları var.
Afrika’daki insanın yaşadığı dramla
kuzey ülkelerinde yaşayan bir insanın
57
buhranları arasında ruhi anlamda bü-
yük dalgalanmalar var; bunları anlamak
gerekiyor. “Neden” sorusunu sorunca
toplum bilincine sahip oluyoruz. Neden
böyle olduklarını sorgulamaya başladık-
tan sonra bir toplumcu bakış açısına sa-
hip oluyorsun. Toplumcu bakış açısına
sahip olan insanların da, sadece kendi
birey ve toplumlarına değil başka top-
lumlara empati kurabilme yeteneğine
sahip olması gerekiyor. Ben seyahatle-
rimi yaparken neredeyse Dünya’nın her
kıtasına gittim. Buralarda değişik insan
yapılanlamaları, ifade edişleri, kültürle-
ri, dilleri öğrendim; onların müzikleriyle
haşır neşir oldum. Onlar, kendi kültür-
lerini çok derin ifade ediyorlardı. O kül-
türü anlayarak ifade tarzlarını öğrenmek
istedim. Genelde farklı bir yere ilk git-
tiğim gün kenar mahallelerde yürürüm.
Benim için önemli olan o kenar mahal-
lede yaşayan insanların nasıl yaşadıkları,
bir gün içinde neler yaptıkları. Farklı in-
sanların yaptıkları hareketleri inceleye-
bilmek, benim için önemli bir güzellik.
Onlara ilgi duyuyorum ve onlara kendi
Farklı
insanların yap-
tıkları hareket-
leri inceleye-
bilmek, benim
için önemli bir
güzellik.
mesajımı iletebilmenin en direkt yo-
lunu arıyorum. Samimi olduğunda
da, insanlar bu mesajı alıyor.
P: Yurtdışında birçok başarıya imza
attınız belki de burada olduğundan
daha da çok kıymetiniz bilindi diye-
biliriz, niye dönmeyi tercih ettiniz?
C.A: Biz yıllar yılı Türkiye’de bir ide-
alle büyüdük: memmlekete faydalı
olabilmek. İnsan ilk kendine, ailesi-
ne ve çevresine sonra da memleke-
tine faydalı olur. Bir insanın amaç-
larından biri bu olmalı. İngiltere’ye
gittiğimde Türkiye’de eksik olan,
yanlış olan nedir diye sordum ken-
dime. Biz hep Batı’lı olmak isteriz,
öykünürüz; ben de acaba Batı’da ne
var diye sorguladım. Batı’da üretim
felsefesi var, üretken bir yapısı var,