Perspective Perspective 35 | Page 62

ilerletebilmek( saf aktarabilmek) benim için muhafazakarlıktır. Bu eserlerin çoğu kaybolmuştu, onları toplayarak kayıt etmeye başladım. Bu çalışma iyi ki var diyorum çünkü daha önce kimse bu kadar geniş çapta bir araştırma yapmadı. Hayat boyu devam edecek bir proje bu, devam da edeceğim. Bugün Türkiye’ de ilk filmimiz bile kayıptır, yurtdışında ise bunlar korunmuş. Arşivlemek önemli, başka insanların onlardan istifade etmesi gerekiyor çünkü.
58
Anadolu’ ya gidilmiş ama yapılması gereken yapılamamış: Balık vermek yerine, balık tutmasını öğretememişiz.
kendi ürettikleri malı sanayiyle işleyip satabiliyorlar. İngiltere son derece muhafazakar bir ülke. Örneğin 13. yy’ dan kalma bir ev bile hala yaşatılıyor. Ama Türkiye’ de ne kadar siyasi olarak muhafazakar olsak da, böyle bir muhafaza yok. Sürekli bir dönüşüm var. İngiltere ilerici bir ülke ama Türkiye üretmediği ve her şeyi satın alma peşinde olduğu için ilerici olamıyor. Ben bu idealist düşüncelerimi Türkiye’ ye gelerek hayata geçirmek istedim. Yapabileceğimiz şeyler hayatla sınırlı. Şimdi yaparsak bizim hayatımızdan sonra başkaları da devam ettirebilir ve ben bu yolu seçtim. Yapmak istediklerimi keşfettim, öğrendim, düşündüm, tasarladım ve buraya gelince yapmaya başladım. Belki daha sadece yüzde yirmisini yaptım ama elbet bir gün tamamlayacağım. Burada bakir alan çok fazla ve kendi bahçemizi ekip çiçek yetiştirip onu satabilmeliyiz. Benim buralarda el emeğim var, bunun bir gün takdir edileceğine inanıyorum.
P: Keşke hep yapılsa dediğimiz uygulamalardan birine imza attınız, CAKA topluluğundan bahseder misiniz?
C. A: Türkiye’ ye döndükten sonra birinci amacım çocuklara doğru örnek olabilmekti ve bu eğitim projeleriyle yapılmalıydı. Büyük kentlerde zaten sanatsal aktiviteler yapılıyor ama acaba Anadolu’ da durum nasıldı? Oraya gidilmiş ama yapılması gereken yapılamamış: Balık vermek yerine, balık tutmasını öğretememişiz. Konser vermek yerine, orada eğitim verilmeli dedim ve öğretmenleri örgütledim. Yetenekli gençleri buldum ve Cahit Aşkın ve Küçük Arkadaşları’ nı kurdum çünkü onlara çocuk gözüyle bakmıyorum: onlar, arkadaş. Hepsinde bir felsefe var. Onlar saf; biz kirliyiz. Biz bellli bir çağı aştık ve kirlendik ama onlar kötülük bilmiyor, doğru neyse onu söylüyorlar. Çocukların masumane, daima temiz kalan yanlarını güzel şeylerle doldurmayı amaçladım. Bu benim için de iyiyidi çünkü bir sanatçı olarak kendimi temizliyordum. Onlara eğitim ve tecrübe veriyordum, onlardan da saflık ve çocukluk alıyordum.
P: Cumhuriyetin 75. yılına özel Türk bestecilerin keman için yaptığı çalışmaları derleyen bir araştırmanız olmuş, bu projeyi yapma amacınızı ve o süreci anlatabilir misiniz?
C. A: Muhafaza etmek çok önemli. İnsanların bir şeyi duymasını istiyorsak, güzel değerleri koruyup geleceğe doğru
P: Film müziği çalışmalarınız oldu, film müziği yaparken dikkat edilmesi gereken noktalar neler?
C. A: Araştırmak gerekiyor. Filmin ham halini izledim, film neyi ifade ediyor onu hissetmek istedim. Ben buraya ne koyabilirim diye düşündüm. Temaları besteledikten sonra stüdyoda seslendirdim. Yönetmenle birlikte de onları doğru sahnelere oturttuk. Mutlaka araştırmak ve onun hissiyatına girmek gerekiyor. Bu çok zor bir şey çünkü size verilmiş bir ödev var. Tiyatrocuya bir rol verilmiş gibi film müziği yaparken o role girebilmek gerekiyor. Böyle durumlarda, örneğin, yorumcu olarak Beethoven çalarken onun ruhuna girmen gerekiyor, özgürlük alanı bulabildiğin yerlerde ise kendi sesini duyurabiliyorsun; o da senin stilin ve farkın oluyor.
P: En çok hangi duygu içindeyken keman çalarsınız?
C. A: Tek bir duygu içindeyken çalsam başarılı olamazdım. Çok sevdiğiniz bir insanı sadece mutluyken aramıyorsunuz, keman da hayatınızın her dönemini birlikte paylaşabileceğiniz bir varlık. İnsanlarla nasıl iletişim içindeyseniz aynı şey. Mutsuzken çalsam da bana mutluk vereceğini biliyorum.
P: Sizce müziğin kaynağı nedir?
C. A: Müzik hayatın ta kendisi. Hayatın sırrı. Hayat süregelen bir şey: varlık hali. Biz öldükten sonra da başkaları yaşadığı için sürekli bir varlık var. Bizim ifade edebilmemiz için varlığımızı sağlayan enerjiyi titretmemiz gerekiyor. İnsanın ruhunda da bir titreşim var. Hayatın olduğu her yerde bir titreşim var ve dolayısıyla müzik de var. Biz hayatın içinde olduğumuz zaman, müzikle beraber var oluyoruz. Hayatın kaynağı, müzik diyebiliriz. P