Perspective Perspective 35 | Page 17

PERDEDEKİ SAYFALAR Son zamanlarda sinemalarda karşımıza sık sık kitap uyarlaması filmler çıkıyor. Bazılarımız severek izlerken bazılarımız ağır eleştirilerde bulunuyor. Perdedeki Sayfalar adlı yazımda bu uyarlamaları; nedenleri, sonuçları başta olmak üzere her yönüyle incelemek, bir yandan da herkesi bu konuyu sorgulamaya çağırmak istedim. Talia Boşnak [email protected] K itaplar ve filmler ha- yatımızın merkezi- ne yerleşmiş, günlük yaşantımızın içinde kendilerine yer bulmuş vazgeçilmezlerimiz. İkisinin de hem hayatımızda hem de sanat dünyasında ayrı olarak yeri çok özel olsa da biz bu ikiliyi birlikte görmeyi oldukça çok seviyoruz. Sine- ma kendisinden önce var olmuş sanat dallarıyla sürekli etkileşim halindey- ken en güçlü bağlarını her zaman edebiyat ile kurmuştur. Bir su kaynağı misali edebiyattan hep can almış, on- dan beslenmiş, filizlenmiştir. Bize de bu ikilinin birleşiminden çıkan eserle- rin tadına bakmak kalmıştır. Özellikle şu günlerde ne zaman sinemaya gitsek karşımıza anımsadığımız kahramanlar, önceden duyduğumuz hikayeler gelir. Peki okuduğumuz bir kitabı beyaz perdede tekrar “oku- mak” bizi memnun ediyor mu? Kol- tuklarımızdan mutlu ve etkilenmiş bir şekilde ayrılabiliyor muyuz? İşte bu soru sanıyorum ki her izleyicinin ve okuyucunun ka- fasında büyük bir karmaşa yaratıyor. Çünkü işin aslına bakarsak kitap uyarlaması filmler hem yazar için hem de senarist ve yönetmen için oldukça can sıkıcı bir süreç başlatıyor. Ben kendimi, ro- manı beyaz perde- ye taşınan bir ya- Sinema bir su kaynağı misali edebi- yattan hep can almış, ondan beslenmiş, filiz- lenmiştir. zar olarak düşününce endişe ve korkuya kapılıyorum. Yıllarımı, hayallerimi, emeğimi vererek oluşturduğum hikaye- mi başka hayal dünyalarına teslim etmek zor olsa gerek. Eserin aslının korunama- yacağı, büyüsünün bozulabileceği gibi düşünceler mutlaka her yazarın kafasını kurcalıyordur. Diğer yandan senaristle- rin omzundaki yük hayal bile edilemez. Önünüzde sevilmiş, sanat dünyasında kendine yer edinmiş bir eser var ve siz onu, aslını koruyarak aynı zamanda kendi imzanızı da atarak yeniden yaratmaya çalışıyorsunuz. Bir taraftan da karşınızda içgüdüsel olarak karşılaştırma yapmayı seven bir izleyici kitlesi var. “Film kitabı kadar iyi değildi, tamamen hayal kırıklığıy- dı.” gibi cümlelerle karşılaşmak an meselesi. Hepimiz film başladığı an- dan itibaren otomatik olarak karşılaş- tırma yapmaya başlıyoruz. Ama kitap- ta hikaye böyle gelişmiyordu, böyle bir olay kitapta yoktu... Bunlar salonlar- dan çıkan seyircilerin tipik yorumları. Bu memnuniyetsizliklerin asıl nedeni ise oldukça açık: hayal dünyalarının farklılıkları. Yazar kitabı okuyucuya sunar ve sahadan çekilir. Kahraman- ları hayallerinde canlandırmak, onla- ra zihinde bir görüntü çizmek artık okuyucuya kalmıştır ve maalesef biz beyaz perdeye bakınca hayalimizdeki kahramanları ve hikaye kurgusunu bir kenara bırakıp film yönetmeninin ve senaristinin yoru- munu, hayalini iz- lemeye başlıyoruz. Okuma sırasında kimimiz kahra- manın ses tonunu belki daha kalın hayal etmiştik, bazımız ise daha ince. Hal böyle olunca ışıklar yan- dığında memnu- niyetsiz seyirciler terk ediyor salon- ları. Tabi bazen tam tersi bir durumla 15