Peki okuduğumuz bir kitabı beyaz perdede tekrar“ okumak” bizi memnun ediyor mu?
16
Edebiyatta, yazar kalemi ve kağıdıyla masa başında yalnızdır. O nasıl isterse o olur, hem senarist hem yönetmendir. Oysa sinema tamamen bir ekip çalışmasıdır. Yönetmen, senarist, oyuncular eğer görüş birliğiyle uyum içinde olmazlarsa film hayal kırıklığı olur. Sinema ve edebiyatın ortak amacı izleyicilere estetik zevk vermektir. Edebiyat bunu yaparken dili, sinema görüntüyü kullanır. Bu nedenle kitap uyarlaması filmlerin amacı okuyanlara bir görüntü vermekten başka bir şey değildir. Üstelik hazır hikayenin çekiciliği ve ticari açıdan başarı garantisi bu uyarlamaların diğer sebeplerindendir. Uyarlamalar tamamen esere sadık bir şekilde olabileceği gibi romandan beyaz perdeye giden süreçte senaristin kişisel tercihine, yazmak istediği hikayeye bağlı olarak birçok değişime uğrayabilir. da karşılaşabiliyoruz. Filmin kitabı aştığı, kitabın film yanında gölgede kaldığı birçok örnek var karşımızda. Bir zaman sonra kitaptan bahseden bile kalmıyor hatta izledikleri filmin aslında bir romandan uyarlandığının farkında olmayan seyirciler de bulunmakta. Böyle durumlarda film vizyona girdikten sonra kitap birden fark ediliyor ve yıllarca bir köşede boynu bükük beklerken kitapçılarda birden çok satan olarak raflara diziliyor. Senaristlerin yeni hikayeler yaratma konusundaki sığlığı mı yoksa gerçekten beyaz perdeyi hak eden romanları değerlendirme isteğinden mi sinema dünyasının merkezinde bu kitap uyarlamaları? Belki yazının sonunda küçük bir fikrimiz olur. Şu ana kadar sanırım durum değerlendirmesi yaparak kişisel fikirlerimi sundum sizlere, gelin bir de bu kitaptan uyarlanan filmlere nesnel bir açıdan bakalım. Nedir bu mesele?
Peki bu uyarlamalar ne zaman başladı diye merak edecek olursak edebiyattan sinemaya yapılan uyarlamaların geçmişi George Melies’ in Jules Verne’ den esinlenerek çektiği 1902 yapımı A Trip to the Moon adlı filmine dayanır. Türk sinemasına bakarsak, ilk roman uyarlaması Hüseyin Rahmi Gürpınar’ ın eseri olan, Ahmet Fehim’ in yönetmenliğinde 1919 da çekilen Mürebbiye’ dir. O yıllarda henüz sinema yazım tekniği bilinmediğinden eser direkt görüntüye aktarılmıştır. Bu örneklerden sonra Türk sinemasında da dünya sinemasında da yoğun bir kitap uyarlaması filmler dönemi başlamıştır. Edebi eserleri çarpıtmak, orijinalliğine zarar vermek gibi eleştireler sıklıkla sinema ve edebiyat dünyasının merkezinde olsa da bu durum çoğu sanatçı tarafından övgüyle karşılanmıştır.