Perspective Perspective 35 | Page 23

Sektör

HİROŞİMA’ DAN HOLLYWOOD BULVARI’ NA UZANAN BİR EFSANE: GODZILLA

S

Japonlar, Japonlar, Japonlar... Yaklaşık yedi bin adadan oluşan bir ülkede yaşan 127 milyon insan... Bizden oldukça uzak ve bir o kadar farklılar. Yaşam tarzları, bayramları, dilleri, dinleri, ilginç festivalleriyle Japonlar ve Japonya kültürü hakkında merak edilecek ve öğrenilecek çok fazla şey var. Bu geniş konu yelpazesi içinden bu yazımızın konusu ise Japon sinemasının efsanevi canavarı Godzilla.
Cemre Baltalı cbaltali @ gsuik. co

Ö ncelikle, Godzilla’ nın orijinal isminin Gojira olduğunu söyleyerek başlamak en doğrusu sanırım. Çünkü etimolojik kökenine baktığımızda, Japonca’ daki gorira( goril) ve kujira( balina) kelimelerinin bir birleşimi olarak ortaya çıkıyor Gojira. Bu isimlendirme Gojira’ nın büyüklüğüne, gücüne ve sudan gelen kökenine bir gönderme niteliğinde. Japonca’ dan İngilizce’ ye geçerken hem telaffuzun getirdiği zorlama hem de latin alfabesine adaptasyon sonucu Godzilla’ ya dönüşmüş Gojira ve tüm dünyada da bu isimle tanınıp yaygınlaştığı için Gojira ismi sadece Japonya’ da kalmış.

Japon sinemasının gururu olarak nitelendirilen Gojira, 1954’ ten 2016’ ya kadar çekilen 31 filmde zaman zaman farklı kazalar sonucunda uyanıyor olsa da, Japon efsanesinin özünde Gojira, nükleer radyasyona maruz kalma sonucu denizin altında uyanıp güçlenen tarih öncesi bir deniz canavarıdır. Bu radyoaktif canavar, aynı zamanda nükleer bir nefese sahiptir ve ağzından konsantre radyasyon püskürtmektedir. Radyasyon ve Japonya kelimeleri ortak bağlamda birleştiğinde hepimizin aklına elbette Hiroşima gelir. Zaten Godzilla’ nın da bu felaketten bağımsız olduğunu söyleyememeyiz. Aksine Godzilla, Japonya’ nın maruz kaldığı atom bombası ve ardından yaşadığı travma sürecinde toparlanmak için harcadığı çabanın bir parçasıdır. Hiroşima’ dan dokuz yıl sonra, 1954 yılında beyaz
Godzilla, Japonya’ nın maruz kaldığı atom bombası ve ardından yaşadığı travma sürecinde toparlanmak için harcadığı çabanın bir parçasıdır.
21
Fotoğraflar: Naz Eraslan