Perspective Perspective 34 | Page 65

P: İlk senaristlik deneyiminizi anatabilir misiniz ? A.D.: Stand-up’larda hiçbir zaman şaka yazmadım. Belirli bir şaka bu- lur, monolog uydurur ve seyirci üze- rine denerdim. Korsan TV’de Niya- zigül vardı; Bülent Ersoylar , Fatih Terimler, Şükrü Sus. O karakterler için her hafta metin yazmak gereki- yordu, ufak ufak kalem oynatmaya başladım. Tabi yazdığım ilk senar- yo iğrenç bir şeydi. “Hayri” diye bir şey yazmıştım. Bir de noter tasdihi almıştım. Onun parasına yanarım tabi. Ama iyi olmuştu, çünkü ne kadar korkunç olduğunu sonradan fark ettim. Gerçekten sadece öyle gönülden, sevgiyle falan değil bir de çalışmak gerekiyor. Eyvah Eyvah’ı yazdıktan sonra Hayri’nin ne kadar korkunç olduğunu anladım, hataları gördüm. P: Hayatınızda değiştirmek istedi- ğiniz bir şey olsaydı, bu ne olur- du? “Biraz Jean-Claude Van Damme gibi bacakları aç, sigara iç” dedi. A.D.: Sihirli bir değnek diyorsun yani. Çocukken anneme bana daha az hamur yedirmesi konusunda tel- kin edebilirdim. Çocukken cok fazla hamur yediğiniz zaman yağ hücre- leri çoğalıyor ve insülin direnciyle beraber yıllar içerisinde verilemeyen bir sendroma dönüşüyor .Belki onu değiştirmek isteyebilirdim ama o za- man ben ben olur muydum onu çok iyi bilmiyorum . Sanki bu kurgulan- mış bir şey gibi. A.D: Hep içimde şarkı söyleme arzu- su vardı stand-up yaparken. Sadece böyle 90 dakika 100 dakika boyun- ca konuşmak yetmiyordu. Müthiş de yalnız hissediyordum kendimi sah- nede. İkisini birleştirince bu formata ulaştım. Tek kişilik bir gazino. Sazlar çıkıyor arkada, sonra ben çıkıyorum solist olarak, sonra başka bir solist oluyorum, arada komedyen oluyo- rum... P: Herkesin kötü zamanları var- dır ama sizin sahne günleriniz var veya sete gitmek zorunda kalıyor- sunuz. Böyle kötü hissettiğiniz günlerde sizi sahneye iten şey ne- dir ? A.D: İlan etmiş olmamız (Gülüyor). Mecbursun yani perde kapanmaz. Ama zaten gösteriyi yapmaya başla- dıktan 5-10 dakika sonra bütün o pislik, o tortu gider üstünden. Yani indiğinde belki o üzüntü tekrar seni sarabilir ama o esnada kendine de yapabileceğin en büyük iyilik orada olmak. P: Şu an Ata Demirer Gazinosu’nu yapıyorsunuz, burada hem müzik hem de stand-up’ı birleştiriyorsu- nuz. P eki bu fikir ortaya nasıl çık- tı? Bu proje nasıl gelişti? P: 20 Ocak’ta filminiz vizyona giri- yor “Olanlar Oldu”. Biz fragmanını izledik ve açıkçası çok güldük. Çok beğendik. Ama orada bir şey var, karşılıklı konuşuyorsunuz hem si- zin erkek rolünüz hem kadın rolü- nüz var. Hani onun zorluğu neydi ? Siz konuşuyorsunuz ama karşınız- da biri yok, bir reaksiyon yok. A.D: Karşımda yeşil bir top var, ona konuşuyorum. Tom Hanks’i çok iyi anlıyorsun bittikten sonra. Bir tane- sini daha önceden oynadığım için ordaki oyunlarını unutmayacaksın. Bir de ben yazdığım için çok zor de- ğil. Ne yazdığımı bildiğim için hangi lafa nasıl tepki vereceğimi biliyorum. Ama yine de hiç tavsiye edeceğim bir şey değil yani. (Gülüyor.) Boşa oyna- mak çok zor bir şey. P: Bu filmin setinde geçen ilginç bir anınız var mı ? A.D: Var. Kadın kılığına girdiğimde haliyle set eğer taşındıysa bir yere – mesela diyelim ki Sığacık’ta kalıyo- ruz ama Seferihisar’a bir sahne çek- meye gidiyoruz. Şimdi Seferihisar beni o halimle görmediği için, kadın kılığında karavandan çıkıp yürüdü- ğüm için “Teyze bir çekilsene yaa!” dedikleri oldu. P: Oyunculuk yolunda ilerlemek isteyen gençlere ne tavsiye eder- siniz ? A.D: Ben oyuncu olmadığım için böyle bir tavsiye veremem. Ama ge- nel olarak içindeki potansiyel sanata uygunsa ister müzisyen ol, ister res- sam ol, ister tiyatrocu ol... sanatla ilgili bir şey yapmak istiyorsan çok çok çok fazla edebiyattan yararlan- man lazım, çok fazla müzik dinle- men lazım ve mutlaka akademik bir eğitimden – ufak çapta da olsa – geçmek gerektiğini düşünüyorum. Ben konservatuarda 2-3 sene oku- dum. Ama bana o kadar çok yararı oldu ki – yani burada şu an aynı dili konuşuyoruz. Ama edebiyatla da mutlaka ilgilenmek lazım, çok gez- mek, çok okumak, çok İlber Ortaylı okumak… (Gülüyor.) İlber Hoca’ya tapıyoruz. Antenlerinin çok açık ol- ması lazım. Bir de tabi gönlünden gelene ihanet etmeyeceksin, içinden ne geliyorsa… “Kadın abi, kadın kılığı şimdi sevmezler yani”. Hayır abi. İçinden geliyorsa yap, inancın varsa yap, sana inanan bir yapımcı varsa yap. Bilmiyorum filmin kaderi ne olur ama ben yaptım artık yani. Olanlar oldu… P 61