P: İlk senaristlik deneyiminizi
anatabilir misiniz ?
A.D.: Stand-up’larda hiçbir zaman
şaka yazmadım. Belirli bir şaka bu-
lur, monolog uydurur ve seyirci üze-
rine denerdim. Korsan TV’de Niya-
zigül vardı; Bülent Ersoylar , Fatih
Terimler, Şükrü Sus. O karakterler
için her hafta metin yazmak gereki-
yordu, ufak ufak kalem oynatmaya
başladım. Tabi yazdığım ilk senar-
yo iğrenç bir şeydi. “Hayri” diye bir
şey yazmıştım. Bir de noter tasdihi
almıştım. Onun parasına yanarım
tabi. Ama iyi olmuştu, çünkü ne
kadar korkunç olduğunu sonradan
fark ettim. Gerçekten sadece öyle
gönülden, sevgiyle falan değil bir de
çalışmak gerekiyor. Eyvah Eyvah’ı
yazdıktan sonra Hayri’nin ne kadar
korkunç olduğunu anladım, hataları
gördüm.
P: Hayatınızda değiştirmek istedi-
ğiniz bir şey olsaydı, bu ne olur-
du? “Biraz
Jean-Claude
Van Damme
gibi bacakları
aç, sigara iç”
dedi.
A.D.: Sihirli bir değnek diyorsun
yani. Çocukken anneme bana daha
az hamur yedirmesi konusunda tel-
kin edebilirdim. Çocukken cok fazla
hamur yediğiniz zaman yağ hücre-
leri çoğalıyor ve insülin direnciyle
beraber yıllar içerisinde verilemeyen
bir sendroma dönüşüyor .Belki onu
değiştirmek isteyebilirdim ama o za-
man ben ben olur muydum onu çok
iyi bilmiyorum . Sanki bu kurgulan-
mış bir şey gibi. A.D: Hep içimde şarkı söyleme arzu-
su vardı stand-up yaparken. Sadece
böyle 90 dakika 100 dakika boyun-
ca konuşmak yetmiyordu. Müthiş de
yalnız hissediyordum kendimi sah-
nede. İkisini birleştirince bu formata
ulaştım. Tek kişilik bir gazino. Sazlar
çıkıyor arkada, sonra ben çıkıyorum
solist olarak, sonra başka bir solist
oluyorum, arada komedyen oluyo-
rum...
P: Herkesin kötü zamanları var-
dır ama sizin sahne günleriniz var
veya sete gitmek zorunda kalıyor-
sunuz. Böyle kötü hissettiğiniz
günlerde sizi sahneye iten şey ne-
dir ?
A.D: İlan etmiş olmamız (Gülüyor).
Mecbursun yani perde kapanmaz.
Ama zaten gösteriyi yapmaya başla-
dıktan 5-10 dakika sonra bütün o
pislik, o tortu gider üstünden. Yani
indiğinde belki o üzüntü tekrar seni
sarabilir ama o esnada kendine de
yapabileceğin en büyük iyilik orada
olmak.
P: Şu an Ata Demirer Gazinosu’nu
yapıyorsunuz, burada hem müzik
hem de stand-up’ı birleştiriyorsu-
nuz. P eki bu fikir ortaya nasıl çık-
tı? Bu proje nasıl gelişti?
P: 20 Ocak’ta filminiz vizyona giri-
yor “Olanlar Oldu”. Biz fragmanını
izledik ve açıkçası çok güldük. Çok
beğendik. Ama orada bir şey var,
karşılıklı konuşuyorsunuz hem si-
zin erkek rolünüz hem kadın rolü-
nüz var. Hani onun zorluğu neydi ?
Siz konuşuyorsunuz ama karşınız-
da biri yok, bir reaksiyon yok.
A.D: Karşımda yeşil bir top var, ona
konuşuyorum. Tom Hanks’i çok iyi
anlıyorsun bittikten sonra. Bir tane-
sini daha önceden oynadığım için
ordaki oyunlarını unutmayacaksın.
Bir de ben yazdığım için çok zor de-
ğil. Ne yazdığımı bildiğim için hangi
lafa nasıl tepki vereceğimi biliyorum.
Ama yine de hiç tavsiye edeceğim bir
şey değil yani. (Gülüyor.) Boşa oyna-
mak çok zor bir şey.
P: Bu filmin setinde geçen ilginç
bir anınız var mı ?
A.D: Var. Kadın kılığına girdiğimde
haliyle set eğer taşındıysa bir yere –
mesela diyelim ki Sığacık’ta kalıyo-
ruz ama Seferihisar’a bir sahne çek-
meye gidiyoruz. Şimdi Seferihisar
beni o halimle görmediği için, kadın
kılığında karavandan çıkıp yürüdü-
ğüm için “Teyze bir çekilsene yaa!”
dedikleri oldu.
P: Oyunculuk yolunda ilerlemek
isteyen gençlere ne tavsiye eder-
siniz ?
A.D: Ben oyuncu olmadığım için
böyle bir tavsiye veremem. Ama ge-
nel olarak içindeki potansiyel sanata
uygunsa ister müzisyen ol, ister res-
sam ol, ister tiyatrocu ol... sanatla
ilgili bir şey yapmak istiyorsan çok
çok çok fazla edebiyattan yararlan-
man lazım, çok fazla müzik dinle-
men lazım ve mutlaka akademik
bir eğitimden – ufak çapta da olsa
– geçmek gerektiğini düşünüyorum.
Ben konservatuarda 2-3 sene oku-
dum. Ama bana o kadar çok yararı
oldu ki – yani burada şu an aynı dili
konuşuyoruz. Ama edebiyatla da
mutlaka ilgilenmek lazım, çok gez-
mek, çok okumak, çok İlber Ortaylı
okumak… (Gülüyor.) İlber Hoca’ya
tapıyoruz. Antenlerinin çok açık ol-
ması lazım. Bir de tabi gönlünden
gelene ihanet etmeyeceksin, içinden
ne geliyorsa… “Kadın abi, kadın
kılığı şimdi sevmezler yani”. Hayır
abi. İçinden geliyorsa yap, inancın
varsa yap, sana inanan bir yapımcı
varsa yap. Bilmiyorum filmin kaderi
ne olur ama ben yaptım artık yani.
Olanlar oldu… P
61